Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Çoğu, 2003-2013 arası milli gelir artışına yetişemedi

        Finansal yatırım araçlarının çoğu son 10 yılda milli gelir artışını yenemedi. Dolar, Euro, borsa, bireysel emeklilik, mevduat faizinin getirisi vasat. Hazine faizi, en düşük düzeyine inmesine rağmen 10 yılda yüzde 60 artan milli gelirin üzerine çıktı. Altın, yüzde 93.5lik getirisi ile en çok kazandıran araç

        Çalışmayı geçen hafta Aracı Kuruluşlar Birliği ile EGD'nin düzenlediği panel için hazırladım. Son 10 yılda finansal yatırım araçlarından ne elde edildiğini, gayrimenkuldeki artışın ne olduğunu, milli gelirdeki artışla karşılaştırdım. 2003-2013 döneminin sonuçları tahminleri aşan bir bilanço ortaya çıkardı.

        EN KÂRLISI HANGİSİ: Öncelikle belirtelim ki, paradan para artık kazanılamıyor.

        ■ Küresel krizde faizler 100 yıllık tarihi düşüş dönemine girdi. Dünyada düşen faizlerin de etkisiyle Türkiye'de son yıllarda negatif faiz dönemi yaşandı. 2003 yılı reel faizi yüzde 23.4 iken 201 3 faizi yüzde 0.8'e indi. 10 yıllık reel getiri yüzde 73.4 oldu. Geçmişte yüksek faizde dünya birinciliği olan Türkiye eksi faiz verir duruma geldi.

        ■ Dolar ve Euro aynı dönemde tüketici enflasyonunun altında kaldı. Kayıpları oran olarak üçte bir düzeyinde. Ancak banka faizinin eklenmesi halinde bu zarar azalabilir.

        ■ Geçmiş 10 yılın en kârlı yatırım aracı altın. Cumhuriyet altını 131 liradan 570 liraya çıktı ve yüzde 93.5'lik reel bir kazanç sağladı.

        ■ 2003 sonu aynı zamanda bireysel emeklilik yürürlüğe girdi. Emeklilik Gözetim Merkezi'nin hesaplamalarına göre, 2003'ü 100 kabul eden endeks 2013 sonunda 349.5'a yükseldi. Reel yüzde 52.6'ya düşen bir getiri hem borsanın hem faizin gerisinde kalıyor. Bireysel emekliliğin ilk 10 yılında maalesef tatmin edici getirilere ulaşılamadı.

        ■ Hisse senetleri en riskli yatırım aracı. Ama son 10 yıllık getiride en risksiz araç kabul edilen Hazine faiziyle yarışamadı bile. Çünkü 10 yılda yüzde 58.9 olan endeks bazında enflasyondan arındırılmış reel getirisi hazine faizinin 15 puan altında kalıyor. Son 10 yıl düşen ve getirisi negatif hale dahi gelen faizin altında bir hisse senedi getirisi söz konusu. Yalnız hesaplama endeks bazında yapıldığından ve işin içine vergisi de gireceğinden temettü verimi dahil edilmedi. Ortalama her yıl yüzde 2.5 temettü ödendiği varsayılırsa, hisse senetlerinin performansı biraz daha yükselebilir.

        ■ Türk hisse senetlerinin düşük performansını, sadece tarihi düşük seviyesine inen faizin gerisinde kalması söylemiyor. Aynı dönemde dünya hisse senetlerindeki gelişmeler de benzer bir sonuca işaret ediyor. Türkiye'nin içinde yer aldığı gelişmekte olan piyasalar endeksi MSCI son 10 yılda yüzde 126 arttı. Bu endeksin reel hesabı yok. Çünkü hazırlandığı yer ABD. Ama aynı endeksin Türkiye versiyonu MSCI Türkiye yüzde 97 arttı. Bu da Türkiye'deki yerel getirinin üzerinde ama yüzde 126'nın da altında. Yani Borsa İstanbul getiride dış rakiplerinin ortalamasının gerisinde kalmış.

        SON 2.5 AYDA 4 MİLYAR DOLAR GİTMİŞ

        Ocak ayı sonunda Merkez Bankası güçlü bir faiz artırımına gitmek zorunda kaldı. Bu artırıma götüren

        tablo da giderek belirginleşiyor.

        ■ Faiz artışının en önemli amacı döviz kurlarının kontrolsüz yükselmesinin önünü kesmekti. Hükümet devalüasyonu göze alamadığı için faiz artırılmasına razı oldu. İstenen sonuç da sağlandı. 27 Ocak'tan bu yana geçen zamanda dolar 2.39'dan2.17'ye geriledi.

        ■ Kurları yükselten temel neden döviz talebiydi. Talep bir yandan yurtiçi yerleşiklerden geldi ki, ağırlıklı olarak açık pozisyon taşıyan şirketler olduğunu biliyoruz, diğer yandan da yabancıların devlet iç borçlanma senedi ve hisse senedinde kâr realizasyona gitmeleri ve Türkiye'den çıkmalarıydı.

        Merkez Bankası verilerine göre aralık ayında 1.668 milyon dolarlık net portföy çıkışı oldu. Ocağın son haftasında 1.731 milyon dolarlık bir çıkış daha gerçekleşti. Faiz artırılmasına karşılık şubat ayının ilk hatfasında da 1.922 milyon dolarlık üçüncü çıkış hareketi görüldü. Aralıktan bu yana geçen 2.5 ayda, şubatın ikinci haftasında tersine bir eğilim başlamasına rağmen, Türkiye'den net yabancı portföy çıkışı 3.876 milyon dolara vardı.

        ■ Yüksek cari açığından dolayı her ay 5-6 milyar dolarlık taze finansmana ihtiyaç duyan Türkiye, haftalık bazda 1-2 milyar dolarlık döviz çıkışına seyirci kalamadı ve faiz silahını çekti.

        Reel ekonomide yüksek kazanç dönemi başladı

        Türkiye'de paradan para kazanılamadığı, sadece finansal yatırım araçlarının getiri düşüklüğünden değil, aynı zamanda reel ekonomik faaliyetlerin yükselen getirilerinden de görülüyor. Yukarıda yer aldığı gibi, hisse senetlerinin ortalama reel getirisi 10 yılda yüzde 58.9. Tesadüfe bakın ki, aynı dönemde milli gelirdeki artış da yüzde 58.7. Hesaplama yaparken 2013 GSYH'sını 823 milyar dolar olarak aldık. GSYH artışı zaten reel. Bu dönemde ortalama yüzde 5'lik büyüme gerçekleştiyse hisse senetlerindeki değer artışı da tam bu kadar. Ekstra herhangi bir getiri yok.

        Yine paranın reel ekonomiden kazanılmaya başlandığını konut fiyatlarındaki artışlar da gösteriyor. 2003 yılına kadar giden konut fiyat endeksi maalesef yok. Ama 2010 yılı fiyatlarını 100 kabul eden Türkiye Konut Fiyat Endeksi bu tarihten itibaren TCMB tarafından yayımlanıyor. Buna göre Türkiye çapında yeni konut fiyatları son 3 yılda reel yüzde 14, İstanbul'da reel yüzde 30 arttı. Yine son 3 yıllık milli gelir artışı yüzde 14. Yeni konutların Türkiye ortalama fiyatı ancak milli gelir kadar artarken, İstanbul bunun iki katına çıktı. Bu da konut fiyatlarının veya konuta yatırımın kazandırma potansiyelinin hisse senetleriyle yarıştığına iyi bir örnek. Yarış sadece Türkiye çapında. İstanbul'da ise konut fiyatları hisse senedini ikiye katlıyor. Kaldı ki bu artışa kira geliri dahil değil.

        Bu tablo da bize paranın artık reel ekonomik faaliyetlerden, özellikle konut ve inşaat sektöründen kazanıldığına işaret ediyor.

        SONUÇ: "Herkes aya benzer, kimseye göstermediği karanlık bir yüzü vardır." Mark Twein

        Diğer Yazılar