Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün finansal yatırım araçlarının getirilerini, emlak değer artışlarını ve milli gelir artışını yan yana koyarak son 10 yılın birdeğerlen- dirmesini yapmıştık. Son 10 yıl, paradan para kazanma döneminin sona erdiğini gösteriyor. Finansal yatırım araçlarının getirişi vasat düzeye inmiş. Milli gelir artışı yüzde 60 ve bunu anlamlı bir şekilde geçebilen tek yatırım aracı altın. Oda 1980 sonrasında ilk kez bir büyük çıkış yaşadığı döneme denk geldiği için.

        İlginç olan ise en riskli yatırım aracı olarak hisse senetlerinin ve en uzun vadeli yatırım aracı olarak bireysel emeklilik sisteminin de getiride milli gelir artışını geçememesi. Ekonomi ne kadar büyümüşse bu yatırım araçlarındaki reel büyüme veya reel kazanç da bu kadar. Hisse senedi riskli olduğu kadar uzun vadeli bir sermaye piyasası aracı. Getirisi de buna uygun olmalı ama değil. Buradaki eksikliği biliyoruz. Sermaye piyasasına duyulan güvensizlik sonucu bu piyasanın ekonomideki gelişmeyi yansıtamamış olması. Nitekim Başbakan Yardımcısı Ali Babacan da bu duruma işaret eden bir değerlendirme yapmış, sermaye piyasasının geride kaldığını söylemişti.

        BES'İN 10 YILI: Yeni bir araç olarak piyasaya giren bireysel emeklilik sisteminin ilk 10 yılında başarısız kalması da çok önemli bir gelişme. Aynı zamanda neden devletin 2013 yılından itibaren yüzde 25 katkı payı teşviki vermek durumunda kaldığının iyi bir göstergesi. Sistem başarılı olsaydı böyle bir teşvik verilmek veya mevcut teşviklerin yeniden paketlenmesi durumunda kalınmazdı. Bireysel emeklilik sisteminin son 10 yıllık reel getirisi Emeklilik Gözetim Merkezi'nin verilerine göre yüzde 52.6. Yani yüzde 58.7 artış kaydeden milli gelirin gerisine düşen bir getiri söz konusu. İnsanlar eğer tasarruflarını ekonomi içinde değerlendirmiş olsaydı daha fazla gelir elde edebileceklerdi. Ya da bireysel emeklilik yerine geçmiş dönemde altına yatırsaydı iki katına yakın getirileri söz konusu olacaktı. Tarihi düşük seviyelerine inmesine karşılık Hazine faizine yatırım yapsalardı 20 puan daha fazla gelir elde edecekti.

        BAŞARISIZLIĞIN NEDENİ: Buradaki başarısız sonuç da ilkönce çok yüksek tutulan "fon yönetim ücretlerinden" kaynaklı. Yüzde 8 kesintiyle başlayan fon yönetim ücretleri şimdi daha bir disiplin altına alındı ve yarısından daha aşağı düşürüldü. Hatadan dönüldü. Zaten BES fonları büyük ölçüde faizli enstrümanlardan ve hisse senetlerinden oluşması lazım, pek başka araç yok. Faizin getirisini belirttik. Hisse senetlerinin getirisi de 6.3 puan yukarıda. Belirttiğimiz gibi, yıllık uygulanan fon yönetim ücretlerinin yüksekliği BES'in getirilerini bu iki aracın altına indirdi.

        DURUM DEĞİŞTİ: Tabii veriler geçmiş 10 yıla ait. Bu dönemde küresel krizin de etkisiyle hem enflasyon düştü hem faizler 100 yılın en düşük düzeyine indi. İçinde bulunduğumuz kojonktür de küresel faizler de, Türkiye'deki faizler de yönünü yeniden yukarı çevirdi. Türkiye küçük çaplı bir kur ve faiz şokunu yedi. Yurtiçi tasarruflar da yüzde 12.7 ile tarihi düşük seviyelerine indi. Cari açığımız yüzde 7.9 seviyesi ile ikinci en yüksek yılını geride bıraktı. Burada bir sürdürülemez durum zaten var. Cari açığı azaltıp, yurtiçi tasarrufları artırmak zorundayız. Dışarıdan finansman bulmanın maliyeti de yükseldi. Bütün bunlar ister istemez yurtiçi tasarruflara reel bir getiri verilmesini beraberinde getiriyor. "Paradan para kazanmak" sevimli değil ama "paradan para kaybetmenin" de hiçbir ekonomik mantığı ve sürdürülebilirliği yok. Sonuçta iç tasarruflarınız eriyor ve cari açığınız patlıyor. Para veya sermaye, finansal piyasalarda makul bir kazanç elde edemiyorsa reel ekonomi parayı nereden bulacak?

        Diğer Yazılar