Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son seçimde oyların yüzde 45’ini alan iktidar partisi, bir önceki yerel seçimlere göre oy oranını yaklaşık 5 puan artırdı. Ancak 2011 genel seçimlerine göre de oylarında yaklaşık 5 puanlık düşüş meydana geldi. Kıstas olarak daha çok 2009 yerel seçimleri alınmalı. Fakat son genel seçimleri de dikkate almamak olmaz.

        3 yıl aradan sonra yapılan ilk seçimde alınan yüzde 45 oy seçmenin genel eğilimini yansıtıyor. Bu oy oranının yeni seçimlere yansıması halinde daha az milletvekili çıkarmasına rağmen Meclis’te yine aritmetik çoğunluğu sağlayacak ve tek başına hükümeti kuracak.

        BÜYÜME SEÇİM İLİŞKİSİ: AKP hükümeti 12 yıldır iktidarda. Belli bir yıpranmışlığı ve yorgunluğu elbette olmalı. Hele ki son 1 yılda yaşananlar, Suriye ve dış politika olayları, Gezi olayları, 17 Aralık süreci ve rüşvet iddiaları gibi gelişmelere karşı alınan yüzde 45 oy bir başarı olarak tanımlanıyor. Oy kaybettirecek bu gelişmelere karşılık hükümetin seçmen nezdindeki desteğinin sürmesinde ise ekonomideki başarısının yattığı belirtiliyor.

        Hatta büyüme ile seçim başarısı arasında matematiksel ilişki kuran Chicago Üniversitesi’nden Ali Akarca,Wall Street Journal Türkiye’ye yaptığı açıklamada “Seçimde AKP’nin başarısında en büyük etken ekonomi oldu. İktidarın oylarının bir önceki seçime göre yaklaşık yüzde 5 düşeceğini öngörmüştüm” dedi. Büyümenin yüzde 1 düşmesinin iktidar partisi oylarında yüzde 0.8 azalmaya yol açtığını belirten Ali Akarca, “Ekonomi 2011’deki kadar iyi olsaydı. AKP’nin oyları yüzde 3.4 puan daha fazla olacaktı” dedi.

        GEÇMİŞTEKİ ROL: Büyümenin seçimlerde belli bir etkisi olsa gerek.

        ■ Bir kere bu sandık galibiyetlerini elde eden Başbakan Erdoğan'a 2007 seçiminin hemen sonrasında başarısının nedeni sorulduğunda "Yüzde 70'i ekonomiden" demişti. AKP bu seçimlere girerken 2003-2007 arası 4 yılda ortalama yüzde 7.5 büyüme sağlamıştı.

        ■ Zaten 2002'de tek başına iktidara gelmesinde de, 2001 gibi Cumhuriyet tarihinin en büyük krizinin yaşanması başat rol oynamıştı. iktidarı paylaşan üç partiyi de parlamento dışı bırakan seçmen 1950

        sonrasının en köklü siyasi değişikliğini yapmıştı.

        ■ 2009 seçimleri, küresel krizin gölgesinde, ekonominin yüzde 14'e varan daralma yaşadığı bir dönemde yapıldı ve AKP'nin oy oranı geriledi.

        ■ 2011 'de oy oranı yüzde 50'ye vururken, ekonomi 2010'da yüzde 9.2 büyüdü ve 2011 yılının yüzde 8.8 büyümesinin içindeydi.

        ■ Son seçimler öncesinde ekonomik büyüme yüzde 4.

        DARALMA DEVİRİR: Türkiye’nin uzun vadeli büyüme ortalaması yüzde 5. Başarı ve farkındalık yüzde 5 ve üzerine çıkıldığında mümkün. Yüzde 5’in altına inildiğinde ise hemen cezalandırma yok. Bu açıdan yüzde 3-4 büyüme de durumu idare eder, yani nötr bir etkiye sahip olur. Sıfıra doğru inen ve durgunluk yaşayan bir ekonomi ise iktidar partisine oy kaybettirir. Ekonominin, hükümetin hataları sonucu 1 yıl gibi bir süreyle derin bir daralma yaşaması ise iktidarları deviriyor. Hem bizim geçmişimiz hem de son olarak Avrupa ülkeleri bunun örnekleriyle dolu.

        Son seçimde de, 2012 yılında yüzde 2.2 ve 2013 yılında yüzde 4 gibi ortalamanın altında kalan büyümenin, iktidara köstek olmadığını, ama pek de destek veremediğini söylemek mümkün. Ama son seçimde olduğu gibi, başarının tümü ekonomiden değil. Belki Erdoğan’a şimdi başarısında neyin rol oynadığı sorulsa ekonominin payını yüzde 50’ye indirir. Diğer yarısı da, izlenen stratejisinden, seçmeni iyi tanımaktan, aday belirlemeden, partide kurulan çalışma düzeninden, yürütülen seçim kampanyasından ve siyasi liderlikten kaynaklanıyor.

        SONUÇ: “Ben savaşırken herkes taktiklerimi görebilir, fakat hiç kimse asıl zaferin kaynağı olan stratejiyi göremez.” Sun Tzu

        Diğer Yazılar