Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dün 500 Büyük Sanayi Kuruluşu’nun 2013 sonuçlarını bir üçgenle irdelemeye çalışmıştık. Döviz, faiz ve borsadan oluşan bu üçgen zaman zaman bir şeytan üçgenine de dönüşebiliyor. Bu üçgende kaybolup gidenler, kârlarını eritenler oluyor. Tıpkı 2013’te sanayide kârların yüzde 8.5 azalması, özsermaye kârlılığının yüzde 12.3’e düşmesi gibi. Hatta 500 içinde 129’u zarar etti. Her dört büyük sanayi şirketinden biri zararda.

        SERMAYE FAKİRLİĞİ: Bu üçgen içinde finansal sektörün olması doğal da, reel sektörün değil. Kaderinin bu kadar döviz, faiz ve borsaya bağlı olması çarpıcı ve çarpık. Tam olarak sermaye fakirliğimizi ortaya koyuyor. Şirketlerin yeterli özkaynağı yok. Borçlanmaya, borçlanmayı da dışarıdan veya döviz üzerinden yapmaya, dolayısıyla kur riski üstlenmeye dayalı bir finansman biçimi yaygın reel sektörde. Kur hareketleri bu nedenle en çok reel sektör tarafından izleniyor, dövizin düşmesi veya yükselmesi adeta kaderlerini belirliyor.

        KURA VE FAİZE BAĞLILIK: Küresel likiditenin bu kadar bol ve maliyetinin düşük olduğu bir dönemde borçlanmaya ağırlık vererek iş yapmanın belli bir cazibesi olabilir. Ancak sonuçta kâr olması lazım. Bizde görülemeyen de o kâr. Faizlerin bu kadar düştüğü dönemde dahi sanayi şirketlerinin faiz yükü artmış. Ama asıl darbeyi de kur artışından kambiyo zararı olarak yemişler. Dolasıyla reel sektör ve ekonomi finansal üçgenin iki köşesine sıkışmış kalmış. Üçüncü köşe olan sermaye piyasası ve özvarlık artışını yapamadıklarından, üçgen de bir şeytan üçgenine dönüşmüş. Kur ve faiz hareketi sanayinin kârını belirler hale gelmiş.

        - 2011 faiz ve özellikle kur artışı nedeniyle sanayi için kötü bir yıldı.

        - 2012 kur ve faiz gerilemesinden dolayı kârlı bir yıl olarak geçti.

        - 2013 yılı yine aynı nedenlerle kötü bir yıl oldu.

        Bu arada sanayi için satışların artmasının, büyümenin yükselmesinin veya düşmesinin bir önemi yok. Büyümenin yüzde 2.2 olduğu bir yılda sanayi kârlı olabiliyor. Büyümenin yüzde 4’e çıktığı yıl kötü bir yıl yaşıyor. Tamamıyla finansman sisteminin ve aşırı borçlanmanın getirdiği, sermaye eksikliğinin sonucu bir durum.

        YOK ASLINDA FARKLARI: 2013 sonuçları sadece sanayi için değil bankalar için de iyi değil. 500 Büyük Sanayi yanında BDDK’nın bankacılık verileri de yer alıyor. Bankaların özkaynak kârlılığı yüzde 12.7 ile 2005 sonrasının en düşük düzeyine indi. Bu oran 2002 sonrasında ortalama yüzde 17.5 olan kârlılığının 5 puan altında.

        Aynı kârlılık oranı 500 Büyük Sanayi için yüzde 12.3. Sanayinin kârlılığı da yüzde 14’lük ortalamasının 2 puan altına inmiş. Bu kârlar, bankalarda 194, 500 büyük sanayide 180 milyar liralık özvarlıkla elde edildi. Ancak bankaların özvarlık kârlılığı daha hızlı azalıyor ve iki ana sektörün buluşması yüzde 12’de. Yani sanayi düşen kâra karşılık bankalar kadar kâr edebiliyor. Buna bir kâr yarışı denemez. Çünkü gerileme söz konusu. Geriye doğru yarış olmaz.

        Karşılaştırmayı yapacağımız en iyi ölçü, ne kadar sermaye konulduğu ve karşılığında ne kadar kâr elde edildiğidir. Buna göre bankaların sanayiden, sanayi sektörünün da bankalardan farkı yok. Zaten böyle olmasaydı, şu anda zarar eden bazı sanayiciler hazır lisans verilmeye başlanmışken, koşup banka kurmazlar mıydı?

        SONUÇ:”Yanlışlık fare deliğinden bile geçer, doğruluk kapılardan sığmaz.” H.W. Shaw

        Diğer Yazılar