Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son yılların en belirleyici gelişmelerinden biri, yurtdışından kaynak sağlanması ve bu yolla büyüme ile cari açığın finanse edilmesidir. 2002-2007 döneminde küresel sermaye akımlarının hızlanması da, bunu teşvik etmiştir. Küresel kriz sonrası ise likidite bizzat merkez bankaları tarafından yaratılmış ve faizler elbirliği ile tarihi en düşük düzeylerine indirilmiştir. Dolayısıyla 2008 ve 2009 yıllarındaki ara vermenin ardından dış kaynak maliyetleri ve dış kaynak bulma olanakları daha da artmıştır.

        Dışarıda faizlerin düşmesine içeride enflasyonun inişi de eklenince Türkiye kredi piyasası canlandı ve ilk kez kredi stoku 1 trilyon liranın üzerine çıktı. Bankalarca kullandırılan kredilerin mevduata oranı yüzde 120’ye yükseldi. Kredilerdeki bu hızlı artış en son Uluslararası Ödemeler Bankası BIS’in yılık raporunda yer buldu. Banka uzun vadeli trend üzeri kredi artışını Türkiye için milli gelirinin yüzde 17’si olarak hesapladı. Yani kredilerin artışı eskisi gibi devam etseydi bugün milli gelirimizin yüzde 17’si kadar daha az olacaktı. Bu da yaklaşık 270 milyar lira yapıyor. Neredeyse tüketici kredilerinin toplamı kadar bir rakam. Banka’nın hesaplamaları, kredi hızındaki bu artışta Türkiye’nin Çin’den sonra ikinci geldiğini, borç servis oranı bakımından yine aynı sırada olduğumuzu gösteriyor. BIS bu artış hızına dayanarak kredi balonunun ve yerli bankalar için krizin yaklaştığının ilk işaretlerinin alındığını savunuyor. Çin’in kredi balonuna bağlı bazı zorlukları yaşamakta olduğunu görüyoruz. Türkiye’de ise sorun yok. Ama dikkatli bir gidişin gereği de ortada. Bankacılık sektörü ilk defa trilyon liralık bir kredi yükünün altında. Bu krediyi kullananlar da ilk kez bu kadar borçlu.

        Üstelik borçlu olan özel sektör sadece yerli bankalara borçlu değil. Yurtdışına yüklüce bir borçları daha var. Yılın ilk çeyreğine ait Türkiye’nin dış borç istatistikleri açıklandı.

        - Toplam dış borçta yıl sonuna göre 1.3 milyar dolarlık azalma gerçekleşti.

        - Azalmayı meydana getiren özel sektörün yurtdışına borcundaki küçülme. Malüm ilk çeyrek Türkiye için pek iyi geçmedi. Borçlanmanın frenine basıldığı ve biraz da kur değişimi yardım ettiği için, özel sektörün borcu 2.2 milyar dolar düştü ve 265 milyar dolara indi. Bu rakamla özel sektör toplam dış borcun yüzde 68’inin sahibi.

        - Özel sektör borcunun 2002 yılına göre artış miktarı 222 milyar dolar. Aynı süre içinde kamu kesimi dış borçlanmasını sınırlamış. Hazine 65 milyardan 117 milyar dolara çıkmış, Merkez Bankası ise 22 milyar dolardan 5 milyar dolara düşmüş.

        - Yani dış borçta bütün yük özel sektörün ve özellikle de reel sektörün sırtına binmiş. Koşulların uygun olmasını özel sektör sonuna kadar kullanınca Türkiye’nin toplamda dış borcu da 2002 yılında 130 milyar dolardan 2014 ilk çeyrek itibarıyla 387 milyar dolara yükselmiş. Artış miktar olarak 257 milyar dolar.

        - Dış borcun milli gelire oranı ise 2002’deki yüzde 56.2 düzeyinden sonra yüzde 48’le en yüksek seviyesine çıktı. Bu da 2008’e göre 10 puanlık artış demek.

        SONUÇ: “Borç, ağır bir yüktür.” Hz. Muhammed

        Diğer Yazılar