Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Türkiye’nin finansal tasarrufları düşük. Tasarruf oranı milli gelirin yüzde 12.5’ine indi ve rekor düzeyde geriledi. Halbuki gelişmekte olan ülkelerin ortalaması yüzde 31. Türkiye’nin yatırım harcamaları ise milli gelirinin yüzde 20’si kadar. Tasarruf ile yatırım arasındaki farkı da dış kaynaklarla finanse ediyoruz. Bu anlamda tasarruf sorununun çözümü cari açığın da çözümü demek. Sorunun çözümü Türkiye riskini azaltır. Ekonominin en önemli riski cari açığın yüksekliğinden dolayı küresel fonlara olan bağımlılık ve aşırı hassaslık. Ne zaman fon girişle artıyor, finansal piyasalarda birlikte ve onun ardından ekonomi canlanıyor, ne zaman sermaye hareketleri tersine dönüyor, negatif gelişmeler gündeme geliyor. Cari açık sorunu hafiflediği aşamada, diğer koşullarda değişme olmaması şartıyla muhtemelen Türkiye’nin kredi notu yükselecek. Hangi düzeydeyse bir üst basamağa çıkacak.

        - Böylesine bir makro yarar yanında tasarruf artışının ve dış kaynağa bağımlılığın azalmasının mikro ve pratik birçok yararı olacağı da açık. Türkiye’deki yerleşikler yılda en azından on milyarlarca dolarlık bir kazanç elde edebilecek. Çünkü dış kaynak yerine yerli kaynağın kullanılması, ödenen faiz ve kâr paylarının Türkiye’de kalması, yerlilerin bu kazançları paylaşması sonucunu doğuracak. Peki bu rakamlar nereden çıkıyor?

        - Önceki gün yayınlanan verilere göre Türkiye’nin dış borcu 387 milyar dolara çıktı. Buna ödenen belli bir faiz var. Dış kaynak kullanımı sadece özel sektör kredisi ve devlet borçlarından ibaret değil. Kısa vadeli sermaye veya sıcak para olarak kullanılan kaynaklara da belli bir faiz ödemesi var. Tabii, borsada yabancıların aldığı hisse senetlerine ve doğrudan sermaye yatırımlarına da kâr payı dağıtılıyor.

        - Hakan Özyıldız tarafından hazırlanan bu tablo 1998-2013 arasındaki 16 yılı kapsıyor. 16 yılda kredi, sıcak para ve doğrudan yabancı sermaye için yapılan kaynak transferleri toplamı 203.5 milyar dolara ulaştı.

        - Kâr transferleri 24.5 milyar dolar. 2000’li yılların ikinci yarısında milyar doların üzerine çıkan kâr payı ödemelerinin 2013’te ulaştığı rakam 4 milyar dolar. Özellikle doğrudan yabancı sermaye yatırımlarının artışı ve borsada hisse senetlerinin üçte ikisinin yabancılara ait olmasının bir sonucu bu.

        - 16 yılda yabancıya ödenen faiz toplamı 142.7 milyar dolar. Bunun 41.5 milyar doları devlet iç borçlanma senetleri için ödenmiş.

        - Dışa kaynak transferi, küresel sermaye akımlarının hızlanmasına paralel 2003 yılından itibaren artışa geçmiş. 203 milyar dolarlık kaynak transferinin 161.7 milyar doları son 8 yılda yapıldı. Bu üçte ikilik bir bölüm demek. Yani giderek hızlanan bir durumla karşı karşıyayız.

        - 2006 sonrası her sene ortalama 20.2 milyar dolarlık kaynak transferi yapıldı. Üstelik bu dönemde küresel faizler tarihi düşük seviyelere indi. En yüksek faiz ödemesi 17 milyar dolarla 2007 yılında iken 2010’da bu rakam 11.5 milyar dolara kadar indi. Ancak 2007’de 250 milyar olan dış borç 2014 ilk çeyrekte 387 milyar dolara çıktı. Sıcak para stoku da 107 milyar dolardan 132 milyar dolara yükseldi.

        - Dış borç servisi ile 60-70 milyar dolara varan cari açığın finansmanına artık her sene 20 milyar dolar bedel ödüyoruz. Bu rakam, küresel faizler artışa geçmese dahi artacak, çünkü stok arttı. Her geçen gün de yabancıların doğrudan yatırımı artıyor ve bunun karşılığında ödenecek temettüler artacak. Kaldı ki, faizler yavaş da olsa önümüzdeki yıllarda yükselebilir ve bunun negatif yansımalarını yaşayabiliriz.

        - Bütün bu nedenlerden dolayı dış kaynak kullanmak yerine yerli kaynakları harekete geçirmek, dışarıya kaynak transferini sınırlar. Mesela tasarrufları 3-4 puan artırmak dışarıdan finansman ihtiyacını o ölçüde azaltır. Bunun şimdiki karşılığı da yıllık olarak 10 milyar dolardır.

        SONUÇ: “Zor olduğundan cesaret edemiyor değiliz, tersine cesaret edemediğimiz için zordur.” Seneca

        Diğer Yazılar