Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İç, dış, siyasi, ekonomik birden çok neden bir araya toplandı ve piyasaların tansiyonu yeniden yükseldi. Küresel piyasaların bozulmasının önemli etkisiyle de, Türkiye’de dolar, faiz ve borsada geçen haftadan itibaren hareketler sertleşmişti. Sert kâr satışları bu hafta da devam ediyor.

        Satışların küresel bazda devamını getiren nedenlerden biri ABD’nin ISM İmalat Endeksi’nin son 8 yılın en yüksek düzeyine çıkması. Yani ekonomik toparlanma kayda değer biçimde sürüyor. Hemen FED Başkanı da çıkıp “Veriler böyle gelmeye devam ederse faiz artırımını öne çekmek durumunda kalırız” dedi. İyi veri, para musluğunu erken kısacağından dolayı piyasaları yine bozdu.

        İkinci neden Ukrayna. Avrupa’nın ekonomik yaptırımlarına cevap olarak Rusya’nın Ukrayna sınırına asker yığdığı haberleri jeopolitik riskleri yeniden yükseltti.

        İç nedenlere gelince, ilk olarak enflasyonun hafta başında beklenenden yüksek çıkması beklentileri ve piyasaları bozdu. Bu gidişle yılı tek haneli rakamlarda kapatırsak şanslı olacağız. Gelecek yıla herhalde ortaya yeni bir politika, yeni bir yaklaşım konulmalı. Yapısal önlemler alınmalı.

        Moody’s, Türkiye’nin notu hakkında yarın piyasalar kapandıktan sonra açıklama yapacak. Türkiye’ye “Yatırım yapılabilir” notu veren iki kurumdan biri ve şubat ayında görünümü negatife çevirmişti. Bu durum gelecek 1 yılda muhtemel bir değişikliğin not kırmaya yönelik olabileceğine işaret. Yarın açıklanacak kararla eğer Moody’s not düşürürse Türkiye “Yatırım yapılabilir” ülkeler liginden spekülatif lige düşecek. Fitch’in tek başına “Yatırım yapılabilir” notu yetmeyecek. Çünkü uluslararası yatırımcılar üç büyük reyting kuruluşundan ikisinin olurunu “Yatırım yapılabilir” diye kabul ediyor. Böyle bir karar hem içinde bulunduğumuz konjonktür hem de sermaye stokunun fazlalığı nedeniyle Türkiye’de şok etkisi yaratabilir, hatta 1994 yılındaki not düşüşüne benzer bir tetiklemeye de yol açabilir. Ama 1994 tecrübesi yaşandığından ve yönetim farkı da bulunduğundan, benzer bir süreci yaşamayabiliriz.

        Nitekim piyasaların tansiyonunun yükselmesinde bir bakan ve bir AK Parti milletvekilinin açıklamaları etkili oldu.

        “Moody’s’ten olumlu bir açıklama beklemiyorum” ve “Seçim öncesi kredi notunu düşürmeye yönelik birtakım söylentiler var” açıklamaları ile önceki gün piyasaların havası iyice bozuldu. Dün Başbakan Yardımcısı Ali Babacan’ın Moody’s’den herhangi bir sinyal gelmediğini açıklaması ise tansiyonu düşürmeye yetmedi. Biz bu yaklaşımdan “ters sarma” ile olası olumsuz bir kararı önleme çabası seziyoruz. İnşallah öyledir.

        Nihayetinde pazar günkü seçimden çıkacak sonuca bağlı olarak ülkeyi 12 yıl süreyle yöneten Başbakan değişecek. Yeni bir Başbakan gelecek. Cumhurbaşkanı daha güçlenecek. Yeni Başbakan ile birlikte ekonomi yönetiminin değişme ihtimali ise ciddi bir belirsizlik kaynağı. Bu riski almak istemeyenler, hatta bu değişim sürecine oynayanlar ve speküle edenler de pekâlâ olabilir. Tansiyonun kurun öncülüğünde yükselmesi de, hem yabancı ayağının hem de spekülatif etkinin daha ağırlıklı olduğunu düşündürüyor.

        Piyasaların ve ekonominin kaderi bir kez daha küresel piyasalara ve sermaye akımlarına, Türkiye’nin nasıl yönetildiğine, daha somut olarak Erdoğan’ın vereceği kararlara bağlı gibi.

        SONUÇ: “Bir çağın içindeyken, o çağa bakabilecek bir seyir noktası yoktur.” Goethe

        Diğer Yazılar