Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Finansal piyasalar olağanüstü bir ayı geride bıraktı. Avrupa ve Amerika başta olmak üzere gelişmiş ülke faiz oranlarında hızlı geri çekilmeler, doların güçlenmesine karşılık Euro’nun zayıflaması, borsaların tarihi üst düzeylerini görmesi, petrol fiyatlarının düşmesi, altının prim yapamaması gibi, kaos değil ama karmaşık, tatlı sert hareketlerin bir arada yoğun bir şekilde yaşandığı bir süreçten geçiyoruz. 10 yıllık faizler Almanya’da yüzde 0.88 ile 1’in bile altına indi, İspanya’da üç yıl önce yüzde 7’yi aşan faiz yüzde 2’ye geriledi, hatta ABD 10 yıllıklarının bile altına indi.

        ÜÇ ÖNEMLİ OLAY: Bütün bu hareketleri yaratan ana etkenler ise ABD’nin parasal sıkılaştırmaya doğru ilerlemesine karşılık Avrupa’nın yeni ve güçlü bir parasal gevşemenin hazırlıklarını yapması. Olayı karmaşıklaştıran üçüncü faktör ise jeopolitik risklerin zaman zaman yükselmesi ve düşmesi. Üzerine bir de parasal genişlemeyi eklediğinizde alın size Avrupa’da 100 yılın en düşük faizleri. Ağustos ayında başlayan bu süreç, en azından bu hafta Avrupa Merkez Bankası’nın faiz kararının ve Amerika’da tarımdışı istihdam verilerinin açıklanmasıyla sürecek. Yanında jeopolitik riski oluşturan Rusya-Ukrayna-Batı çatışmasının tırmanması da cabası.

        FED’İN İLK EŞİĞİ 17 EYLÜL: Ancak küresel piyasaların kilitlendiği kördüğüm bu hafta da çözülmeyecek. Olay sadece ECB ile sınırlı değil, ABD Merkez Bankası FED de tam işin içinde. Ondan da beklenen parasal sıkılaştırmaya ne zaman başlayacağını ve bunu ne hızda yapacağını açıklaması. Bu konudaki ilk eşik 17 Eylül’deki faiz kararı toplantısı. Ama bu toplantıda FED Başkanı Janet Yellen’in bilmecenin cevabını verip vermeyeceği, biraz da bu hafta açıklanacak tarım dışı istihdam ve diğer ekonomik verilere bağlı. Yani düğümün bir ucunun çözülmesi FED’in parasal genişlemeyi durdurması beklenen 29 Ekim’deki toplantısına kalabilir.

        29 EKİM’İN ÇIPA İŞLEVİ: FED’in düğümü çözme işini ekim sonuna bırakmasının başta ABD olmak üzere küresel piyasaları canlı tutması olasıdır. Bu anlamda 29 Ekim’deki faiz artırım veya parasal daralma sürecinin hangi tarihte ve hangi hızda başlayacağının açıklanması belli bir çıpa görevini üstlenebilir. Böylece kasım ayına gireriz. Bu ay zaten uluslararası fonların ve portföy yöneticilerinin geleneksel hesap görme, kârlarını realize etme ve başarı primlerini alma ayıdır. Aralık tatilde geçer. Yeni yılda ise hesaplar yeniden yapılır.

        DEĞİŞEN NE OLDU: Denilebilir ki, her şey ayan beyan ortada değil mi? Kazın ayağı pek öyle değil. Hareket asıl ağustos ayında FED tutanaklarının açıklanması ile başladı. Jackson Hole toplantısında Janet Yellen’den faiz artırımının takvimi beklenirken daha farklı bir mesaj çıktı. Bu mesajla iyi çıkan ekonomik verilere rağmen piyasalar faiz artırımının öne çekilmeyeceğine inandı.

        NE GEREKİYORSA: Aynı toplantıda konuşan Avrupa Merkez Bankası (ECB) Başkanı Mario Draghi ise “Avrupa’da düşük enflasyonla mücadele için ne gerekiyorsa yapacağız” dedi. Piyasaları da arkasından sürükledi. İki başkanın konuşmasıyla Euro’da değer kaybı hızlandı, dolar güçlendi. Olması gereken zaten buydu ve Draghi de bunu açıkça ifade etti: “Daha zayıf Euro toparlanmaya yardım edecek.” Draghi’nin asıl etkili olan sözü ise “Ne gerekiyorsa” idi. Tıpkı iki yıl önce Avrupa krizi en şiddetli aşamasına gelmişken “Euro’yu korumak için ne gerekiyorsa yapacağız” sözüyle pozitif yönde kırılma yaratmasına benziyordu. O sözün arkasından nasıl ki, uzun vadeli düşük faizli trilyon Euro’yu aşan kaynak paketini açtıysa şimdi de, piyasalar Draghi’den benzer büyüklükte bir parasal genişleme bekliyor. Bu açıdan 4 Eylül Perşembe günkü ECB toplantısı son derece kritik.

        BEKLENTİ ÇOK AMA İMKÂNLAR O KADAR YOK

        ECB’DEN BEKLENEN VE İMKÂNLARI: Beklentileri karşılama veya hüsrana yol açmama adına perşembe günkü açıklamanın daha önce duyurusu yapılan önlemlere ilave olarak gelmesi lazım. Ancak ECB’nin elindeki olan imkânlar da sınırlı. Çünkü devlet tahvili geri alımı, ülke sayısının çokluğundan dolayı zor bir seçenek. İhtiyacı da var, olmayan da. Varlığa dayalı menkul kıymet alımı ise piyasanın büyüklüğü itibarıyla sınırlı kalacak ve beklenen etkiyi göstermeyecek gibi. İş belki de dönüp dolaşıp yeni bir faiz indirimiyle sonuçlanacak. Ya da her iki seçenek birden kullanılacak. ECB’nin çözmesi gereken düğüm burada.

        FED’İN KÖRDÜĞÜMÜ: Başkan Yellen’e göre FED faiz kararı için sadece işsizlik oranına bakmayacak istihdam verilerinin kalitesini de masaya yatıracak ve enflasyon başta olmak üzere başka verilere de bakacak. İnce eleyip sık dokuma gereği, erken bir sıkılaştırmanın ekonomik canlanmaya sekte vuracağından korkulması. Geç kalınırsa da, enflasyon hedefin üstüne çıkabilecek. Alınacak kararların 1-1.5 yıl sonra ekonomi üzerinde etkisini gösterecek olmasından dolayı böyle bir riskle karşı karşıya kalınabiliyor. Bu da FED’in kördüğümünü oluşturuyor.

        PARİTENİN YÖNÜ ORTA VADEDE AŞAĞI DOĞRU

        ABD ve Avrupa’daki gelişmeler bir ölçüde pariteye yansıdı. Euro dolar paritesi dolar lehine yüzde 6 geriledi. Küresel krizdeki seyir dikkate alındığında paritenin aşağı veya yukarı gidişi yüzde 20 ve üstüne çıkmış. Bu kez de merkez bankalarının alacakları kararlara bağlı olmak üzere benzer bir hareket yaşanabilir. Bir tarafın ekonomisi canlanırken ve parasal sıkılaştırmaya hazırlanırken, diğer tarafın ekonomisi zayıflıyor ve deflasyon riski kapıda, faizleri düşürecek ve parasal genişlemeye gidecek. İki ekonomi arasındaki performans farkı da faiz farkı da artacağına göre, bunun orta vadede pariteye yansıması beklenir.

        EKONOMİDE İKİNCİ SIÇRAYIŞ: Küresel piyasalarda böyle bir görünüm kısa vadeli olarak genelde Türkiye’nin lehine. En azından hükümetin ilk iki ayını kurtarır ve ekonomide ikinci sıçrayışı gerçekleştirmek isteyen yeni hükümetin hazırlık yapmasına fırsat tanıyabilir. Başbakan Ahmet Davutoğlu tarafından açıklanan ekonomide ikinci sıçrayışın mümkün olup olmayacağı, olacaksa hangi alanlarda olması gerektiğini yarın irdelemeye çalışacağım.

        SONUÇ: “Oyunu daha iyi oynamaya çalışmayın, oyunun ne zaman değiştiğini anlamaya çalışın.” George Soros

        Diğer Yazılar