Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Son yıllarda Türkiye’nin coğrafyasından kaynaklanan riskler arasında IŞİD riski, Musul’un ellerine geçmesi ve Musul Konsolosluğu’ndaki 49 görevliyi rehin almasıyla yaz aylarına girerken birden yükseldi. Hatta denilebilir ki, en önemli risk haline geldi. Rehineler hafta sonu serbest kaldı. Bu açıdan IŞİD riskinin azaldığı söylenebilir.

        Ama önceki günden itibaren IŞİD’e yönelik ABD’nin öncülüğünde bazı Arap ülkelerinin katılımı ile bir saldırı başlatıldı. Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın BM toplantısı nedeniyle gittiği Amerika’da temasları sonrasında Türkiye’nin de IŞİD’e karşı cephede yer alacağı açıklandı. Bu sürpriz ve pek beklenmedik bir gelişmeydi. Sürecin ne getireceği bilinmez, ancak olumlu da bitse olumsuz da bitse artık işin içinde Türkiye de resmen var.

        İşin içine bu şekilde dahil olmak acaba Türkiye’nin IŞİD riskini artırır mı artırmaz mı?

        - IŞİD’in karşıt cephesinde yer almanın şüphesiz ki riskleri olabilir. Bu risk ne kadardır, bunu önceden kestirmek mümkün değil. Yanıtı gelişmelere ve sonuç almanın ne kadar zaman alacağına bağlıdır.

        - Karşıt cephede yer almanın en büyük faydası ise ABD’nin yanında yer almaktır. ABD’nin karşısına geçmemek, ilişkileri düzeltmektir.

        - Şu da bir gerçek ki, uluslararası arenada ve kamuoyunda Türkiye’yi IŞİD’in yanında göstermek ve onunla beraber anmak artık zorlaşacak. Son kararın yapacağı en büyük etki budur. Çünkü kafa koparan bir terör örgütü ile bağlantılandırılmak hem siyasi hem ekonomik olarak başımızı çok ağrıtabilirdi. Bu işin sonu ihracatımızı engellemekten finansman zorluğuna hatta turizme kadar pek çok alanda karşımıza çıkardı.

        - Türkiye’nin IŞİD karşıtı cepheye geçmesinin çok kısa vadeli olarak başka bir pozitif etkisini de reyting üzerinde görebiliriz. Malum 3 Ekim’de, 21 Kasım’da ve 5 Aralık’ta derecelendirme kuruluşlarının rutin Türkiye değerlendirmeleri olacak. Açıklamalar ve tartışmalar bu süreçte en azından bir kuruluşun yatırım yapılabilir notunu düşürebileceğine işaret ediyordu. Not işi bir yönüyle de siyasi. Cephedeyken arkamızdan notu düşürmek artık zor olsa gerek. Not düşüşü ihtimali var idi ise bu artık ötelenmiş olsa gerek. Bu çerçevede Türkiye hakkında yapılan açıklamaların da azalması beklenebilir.

        - Küresel piyasalarda FED kaynaklı satış baskısı Türkiye’yi de etkisi altına almış durumda. Hatta jeopolitik risklerle birlikte Türkiye piyasaları en çok etkilenenler arasında. Şimdi not indirim ihtimalinin azalmasının bunu destekleyici bir rolü olur.

        - Bir başka destekleyici gelişme ise ekim ortasında TBMM’ye sunulması beklenen yeni 3 yıllık Orta Vadeli Program ve 2015 yılı ekonomik büyüklükleri olabilir. Bu plan ve programda hedeflerin ne olacağı ve bunun nasıl gerçekleştirileceği elbette önemli. Ama geçmiş yıllardan biliyoruz ki, programların açıklanması piyasaları genellikle pozitif etkiliyor. Eğer baskın başka faktörler devrede değilse bu yıl da yeni programın pozitif etkisini yaşayabiliriz. Tabii ki bunun için 17 Ekim beklenmeyebilir. Ondan önce program konusunda yapılacak açıklamalar da benzer etkiyi gösterebilir. Önümüzdeki günlerde ve haftalarda piyasaları destekleyecek ikinci unsur da bu.

        SONUÇ: “Bu ne acayip bilmece! Ne gündüz biter, ne gece” Orhan Veli Kanık

        Diğer Yazılar