Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsan bir konseri kaçırdığına bu kadar mı pişman olur?

        Hele hele 20 küsur yıl önceki, yüz binlerce insanının arasında olduğu Hipodrom konserleri hala kulaklarında ise…

        O coşkuyu hala rüyalarında görüyorsa…

        Siyasetçilerin günlük demeçleri arasında, günün hay huyu yüzünden, dostların arasında Türkü ziyafetini kaçırmışsa…

        xxx

        Aslında Ali uyarmıştı…

        Ali Taş…

        Benim için ‘Erken uyarı sistemi’

        Nerede kaçırılmaması gereken bir konser var, izlenmesi gereken bir oyun, bir film var; mutlaka günler öncesinden haberi olur

        Bir paratoner gibi bilgileri kendisine çeker;

        Mutlaka da uyarır; “Aman kaçırma…”

        Bu kez de öyle oldu.

        Ama insanı günlük yaşatan işimiz yine ıska geçmemize yol açtı.

        xxxx

        1980’lerin sonu, 90’ların başında Başkent’te çok güzel bir gelenek yerleşmeye başlamıştı.

        O zamanki adıyla hipodromda, bugünkü Atatürk Kültür Merkezinde yaz aylarında açık hava konserleri olurdu, Büyükşehir’in öncülüğünde.

        Şimdi ‘Festival’ düzenlenen, İbrahim Tatlıses’in konser verdiği yerde.

        Kimler gelmedi ki?

        Joan Baez, Zülfü Livaneli, Arif Sağ…

        Şimdi rakam abartılı geliyor ama 500 bin kişilik dinleyici toplanırdı…

        Taa İstanbul’daki üniversitelerden arkadaşlarla buluşulurdu…

        Sonradan CSO da dahil oldu; birkaç yıl yeni sezonun ilk konserlerini bu alanında verdi.

        Kısacası Ankara, bu açıkhava etkinliğini çok sevmişti.

        xxx

        Sonra, ne olduysa, bu tür konserlere rastlanmaz oldu.

        Artık açıkhava konserleri, açılış şenliklerinin parçası haline geldi, fon müziğine dönüştü.

        Oysa o konserler “gecenin öteki yüzü”ydü;

        CSO konser salonunun yerini bilmeyenlerin,

        Joan Baez’i konser salonlarında izlemeye parası olmayanların yüzü.

        Aydınlık yüzü…

        Konser de gerçekti, izleyenler de.

        Müzik, dans, konser salonu adı altındaki fanuslardan çıkmış, bizim aramıza girmişti.

        Ekonomik, sosyal ayrımcılık yapmadan herkes aynı gökyüzünün altında aynı müzikten kendince sesler üretiyordu.

        Dileyen kenarlara çekilip çimenlere oturup sadece müziğin tadını çıkarıyor; İsteyen sahnenin önüne kadar gidip, sanatçılarla tek vücut olup sanki konseri kendisi veriyordu.

        İnsanların “öteki yüzü” geceye karışıyordu.

        xxx

        Ben kaçırdım ama geçen hafta benzer tadı veren bir konser daha oldu Ankara’da.

        Ali’nin bana gönderdiği mesaj daha hayıflandırdı:

        “Sınırlı sayıda kişi de olsak, AKM’ye göre daha küçük bir alanda CERMODERN’de yaşadık böylesi bir geceyi. Devlet Halk Dansları Topluluğu, ‘Türkler’ adlı dans gösterisini CERMODERN’de açıkhavada sahneledi. Kurulan sahnenin üzerinden muhteşem bir ışık ve kostüm ile bezene danslarda ‘zamandan münezzeh’ hale geldik. Ankara’nın en önemli kazanımıdır CERMODERN. Bu projeyi yaşama geçirenlere, her etkinlikte teşekkür etmek en azından vefa borcudur.”

        Ben yaşayamadım ama sanıyorum bir kez daha başlıyor Ankara’da “gecenin öteki yüzü” konserleri.

        Dilerim, bu da küçük politik hesaplara kurban gitmez.

        Diğer Yazılar