Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        BELÇİKA’DA ilk maçı Brugge’le oynarken bu takımın temel özelliklerini çok net gördük. Ekstra yetenekli olmayan ama oyun disiplini çok yüksek bir takım. Kendi sistemine çok sadık. Birbirine çok yakın oynayan, alan daraltan, oyunu risk almadan oynamaya çalışan bu rakibe karşı bir gol atarak bazı avantajları da cebimize koyup İstanbul’a döndük. İstanbul’daki yolumuz da belliydi. Bir gol atmak bu iş için kağıt üzerinde yeterliydi. Attığımız golü ve sonrasına biraz sonra geleceğiz... Şimdi biraz başlangıç kadrosuna ve oyun stratejisine değinelim...

        Bilic’in tercihi, orta alandan bir oyuncu eksiltip önde bir fazla oyuncu ile oynamak. Bunun sebebi çok açık. Maça baskılı başlayıp bir an önce ihtiyacımız olan golü bulmak. Fakat bu bahsettiğimiz özellikteki rakibe karşı bu sistemde baskı kurabilmek ve çok pozisyon üretebilmek kolay değil. Nitekim de zor oldu... Her bölge için seçilen ikililer yerine oturmadı... Defansta Pedro-Necip seçimi ortada Veli-Tolgay eşleşmesi ve önde Demba Ba-Pektemek seçimleri yerine oturmadı. Kendi adımıza avantaj sağlarız düşüncesi sınıfta kaldı... Bu oyun ve oyuncu tercihleriyle oyunun bütün inisiyatifini rakibe teslim ettik..

        Orta alanda birbirine çok yakın oynayan ikinci toplara hakim olan, bir rakibe karşı bu bölgede bir eksik kalmak beraberinde telafisi olmayan sonuçları getirdi. Her şeye rağmen ikinci yarı Motta ile piyango gibi muhteşem bir gol bulduk. Bu gol bahsettiğimiz sıkıntıları, eksikleri bir anda yok edip hepimizi tekrar tur için umutlandırsa da sonrası bambaşka bir hikayeye dönüştü...

        Her zaman söylüyoruz, yine söyleyelim. Bu tür maçları teknik adamından, futbolcusuna, malzemecisinden, masörüne kadar herkes doğru oynaması gerekir.

        Kendi evinde küçümsenmeyecek bir rakibe karşı avantajı yakalamışken, maçın gidişatındaki sıkıntıları görüp bazı hamlelerin yapılması gerekir. Bunu Bilic’den beklerken, Brugge Teknik Direktörü Preud’homme yaptı. Görünen sıkıntı aslında çok basitti. Pektemek’i oyundan alıp orta alana bir oyuncu ilave etmek. Oyun hakimiyetini ve oyun kurma üstünlüğünü rakibin inisiyatifinden almak. Fakat maalesef, Beşiktaş kulübesi bu süreci seyretti. Rakibin hamlelerine ancak yediği golden sonra, sahadaki avantajı kaybettikten sonra cevap vermeyi düşündü ki zaten iş işten çoktan geçmişti. Bu maçla ilgili alınması gereken birçok ders var. Avantaj yakaladığın bir oyunda yediğin golden sonra teknik adamından futbolcusuna kadar maçtan bu kadar erken kopmak, oyun disiplinin dışına çıkmak ve cesaretini kaybetmek futbol literatüründe yoktur. Futbol, kendi iş disiplinsizliğini asla affetmez. Ve futbol her zaman hediyeyi en çok isteyene verir. Verdi de...

        ERKEN ‘PES’ ETTİLER

        Oyuncuların gol yedikten sonra maçın bitmesine daha uzun bir süre olmasına rağmen maçı bu kadar erken bırakmış olmaları, anlaşılır gibi değil. Bu maçı oyuncusundan daha çok isteyip bu hayal kırıklığını yaşayan on binlerce Beşiktaş taraftarına da bunu izlettirmek hoş olmadı.

        BİLİC’İN YETERSİZLİĞİ

        Beşiktaş, bir kez daha Bilic’in taktik yetersizliğini yaşadı ve bedel ödemek zorunda kaldı.

        Diğer Yazılar