Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        KİME mi? Kürtlere tabii ki!

        Sanırım 14 yıldır mahkemelerde süründürülen sosyolog Pınar Selek üzerinden verilmek istenen ders bu: Kürt meselesini deşen, araştıran yanar. Selek yaptığı sosyolojik araştırmalar kapsamında PKK'lı yöneticilerle görüşmüştü. Tıpkı ben dahil birçok gazetecinin geçmişte ve günümüzde tümüyle mesleki saiklerle yaptığı gibi.

        Pınar'ı yıldırmak gerekiyordu. Maruz kaldığı fiili ve hukuki işkenceler saymakla bitmez. Selek Mısır Çarşısı davasının baş sanıklarından biri olarak yargılanıyor. Davanın başlangıcında hapis yattı. Filistin askısına asılmak dahil gördüğü korkunç işkenceler sonucunda sol kolu ağır hasar gördü. Ve üç kez beraat etmesine karşın geçtiğimiz günlerde davayı gören Özel Yetkili 12'nci Ağır Ceza Mahkemesi kimsenin anlam veremediği "teknik nedenlerden" ötürü kendi verdiği beraat kararını bozdu. Selek yeniden müebbetle yargılanacak.

        Duruşma 13 Aralık günü devam edecek.

        Pınar Selek kimdir? Birkaç cümleyle özetleyecek olursam: Türkiye'nin son yıllarda yetiştirdiği en yetenekli, üretken, insancıl ve cesur sosyologlarından biri. "Muhalif" bir ailenin kızı. Dedesi, Türkiye İşçi Partisi kurucularından Cemal Hakkı Selek. Babası, yine solcuların efsane avukatı Alp Selek. Kızı, ailenin mazlumlardan yana olma geleneğini sürdürmüş. Her nevi "öteki"ne, Kürtlere, transseksüellere, sokak çocuklarına şefkatle dokunmuş. Çocuklar için sokak atölyeleri, militan feminist kimliğiyle Amargi derneğini kurmuş. Bilimsel kitaplar da yazmış, masal da. Şu sıralar Fransa'da doktora tezini yazıyor.

        Mısır Çarşısı davası nedir?

        9 Temmuz 1998'de Mısır Çarşısı'nda bir patlama oluyor. 7 kişi ölüyor, birçok kişi de yaralanıyor.

        Abdülmecit Öztürk adlı biri yakalanıyor. Polis sorgusunda bombayı Pınar Selek'le birlikte hazırladıklarını söylüyor. Ancak duruşmaya çıkınca açıklıyor: "Bu ifadeyi işkence altında aldılar." Zaten bilirkişi raporları da Mısır Çarşısı'ndaki patlamanın bomba değil gaz patlaması sonucu olduğu kanaatinde birleşiyor.

        Antimilitarist kimliğiyle de öne çıkan Selek'in böylesi bir eyleme kalkışmasına kimse ihtimal vermiyor. Ama Selek'in direncini kırmak ve "Kendisini örnek alanlara ibret olması için bundan daha güzel fırsat olabilir mi?" diyenler harekete geçtiler ve işte o yıllarda henüz 27 yaşında olan Selek şu an 41 yaşında ve hâlâ aynı kâbusu yaşıyor.

        Boşuna "Kürtlere dokunan yanıyor" demiyorum. Prof. Dr. Büşra Ersanlı'nın sırf BDP'nin siyaset akademisinde ders verdiği için "terör" zanlısı olarak KCK davasında aylarca tutuklu yargılanması bunun en taze örneklerinden biri. Ya yine sosyolog olan ve araştırmalarının çoğunu Kürtlere ayıran "sarı hoca" İsmail Beşikçi? Kitapları yüzünden tam 8 kez cezaevine girip toplam 17 yıl içerde yattı. Kitaplarının bazıları halen yasaklı. Son zamanlarda tutuklanan işlerini kaybeden birçok gazetecinin de yine Kürt sorunu üzerine giden isimler olması herhalde tesadüf değil.

        Bakın, Selek en son kararı duyunca ne demiş: "Mısır Çarşısı olayından vazgeçmek istemiyorlar. Beni yaptığım araştırmadan dolayı hedef gösterdiler. Bu olay, bu hükümet döneminde olmadı. 28 Şubat döneminde oldu. Komploların arka arkaya yapıldığı bir dönemdi. Ama hâlâ bu şekilde sürdürülmesinin benim duruşumla alakalı olduğunu düşünüyorum... Türkiye'de, Hrant gibi, Nâzım gibi, benim gibi ülkesini seven, özgürlükler için mücadele eden insanlara üç şey dayatılıyor: Hapis, ölüm, sürgün."

        Umarım 13 Aralık günü adalet tecelli eder ve bu "Türkiye gerçeği" en azından Selek açısından son bulur.

        Diğer Yazılar