Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hayallerimizi taçlandıran anime ustası Hayao Miyazaki ile beraber yol alamayacak oluşumuz, hepimizin yüreklerine ateş düşürdü. Hayranlarını hayal kırıklığına uğratan Miyazaki’nin sinemayı temelli bırakacak olması hepimiz için sürpriz oldu. Gerçi sinyalleri kısa bir süre önce verilmişti. Ama nafile! Peki Miyazaki bundan sonra ne yapacak? Yanıtı kendisi de bilmiyor sanırım… Onun bu geçiş dönemini kolaylıkla atlatmasını temenni ediyoruz. Bu bir veda olmamalı!

        Japon anime üstadı Hayao Miyazaki çok kısa bir süre önce sinemayı bırakacağını dile getirdiğinde ağzımızdan şu cümle dökülüverdi: “ Hayatta olmaz, muhtemelen bu bir şakadır” Maalesef şaka değil, gerçeğin ta kendisi! Oluyor hayatta böyle şeyler. Son çektiği Rüzgar Yükseliyor filminde anlattığı hikayenin ucu, siyasi ve politik eylemlere dokunması Miyazaki’nin sonunu hazırladı. Olayın bu şekilde gerçekleşmesi sarsıcı ve üzüydü belki ama sevenleri de bu duruma tepkisiz kalamadı. Tabiri caizse; Miyazaki kendisini hedef tahtası haline getirdi. Hızlı silah çekmek isterken, namlusunu devlet meselelerine doğru yöneltti. Ama bunu bilerek yaptığını da saklamadı tabi. İçinde son kalan fosil kalıntılarını tıpkı arkeolaglar gibi kazıp çıkartmak istedi belki de… Eğer onları çıkartmak istemeseydi, şu an burada Miyazaki’yi tartışıyor olmazdık. Tıpkı Miyazaki gibi gerçekleri kerpetenle diş çekermişçesine çıkartan yönetmenler, uçurum noktasındadırlar. Kimileri Miyazaki bilincini kaybettiği için bu denli ileri gitti, kimileri de doğrusunu yaptı dedi. Ama yaptı ve bitti! Kararına saygı duymak gerek. Onun için önemli olan üst-kültürde yer alabilmenin ayrıcalığıydı. İçinde o kadar çok fırtınalar kopuyordu ki, adeta bağlı olduğu zinciri kırıp atmak istiyordu benliği. Anekdotları doğru birleştirmek arzusunda olan Miyazaki, geçmişe ait nedametleri ve bazı kanayan yaraları Rüzgar Yükseliyor filmine yansıttı.

        KAFA KARIŞIKLIĞINDA KAYBOLMAK İSTEMEYEN MİYAZAKİ

        Bazı zamanlar provokatif olmak istercesine hareket eden Miyazaki “kafa karışıklığında kaybolmak” yerine benliğin replikası olarak algılanan başkalaşımı seyirciye göstermek istedi. Yaptığı film psikolojik bir film olmasa bile ona teğet geçiyordu. Hani ölmeden önce yapmak istediğiniz şey/şeyler nedir/nelerdir diye sorarlar ya, Miyazaki’ye de buna benzer bir soru sordular: Miyazaki usta, sinemayı bırakmadan evvel özgürce çekmek istediğin film nedir? Miyazaki soruya şöyle cevap verdi: Rüzgar Yükseliyor… Köşesine çekilme konusunda direten Miyazaki’yi çarmıha germek için henüz çok erken. Kaldı ki, mantıksızlık silsilesi içinde yüzen bir çok insanı, Miyazaki çarmıha germek istiyor olabilir. Kimbilir… Miyazaki severler olarak onu anlayıp destek olmalıyız, asla köstek olmamalıyız. Miyazaki hakkında bu kadar kelam ettikten sonra gelelim Miyazaki ustanın sinemasal maceralarına…

        MİYAZAKİ SİNEMASI VE ÖYKÜLEMENİN SIRRI

        Miyazaki sinemasının en bariz özelliği; hikayenin ana kadrajına yerleştirilen ufak ve sevimli kız karakteridir. Bunu, Miyazaki’nin olmazsa olmazı olarak tanımlayabiliriz. Sevimli kız karakteri ile mağrur erkek karakterini aynı kadrajda birleştireren Miyazaki, iki boyutlu, başarılı çizimleri ile görselliği kusursuz şekilde ortaya çıkarıyor. Hikayesel devinim, görselliği ağır basan sahnelerle, Miyazaki’nin animelerine bakış açımızı kuvvetlendiriyor, diğer taraftan analiz etmemize yardımcı oluyor. Doğal mekanları ve canlı renkleri kullanmayı seven Miyazaki öykülemenin bu yolla daha iyi yapıldığını öne sürüp, onları çevresel etmenlerin yardımıyla bir hamur gibi yoğuruyor. Doğallık ve sadelik onun başlıca kriterleri… Hikayenin alt-metinlerini güçlü bir şekilde dolduran Miyazaki, aynı zamanda akıcı diyaloglar yazma konusunda da oldukça usta. Komedi ile dramı birbirine karıştırarak muhteşem bir iksir hazırlayan Miyazaki, seyircilerin ilgisini çekmek için türlü türlü hilelere başvurmadan sanatını konuşturuyor. Bazı sahnelerde ağlatması da cabası… Ama Miyazaki bazen çok sert animeler yapabiliyor. Yani dememiz o ki, eli biraz ağır kaçabiliyor. Ailesel sorunlara vurgu yapan Miyazaki, gözlemlediklerini yalın bir biçimde aktararak gerekli yerlere mesaj gönderiyor. Alan olursa ne ala! Çocuk karakterleri öykülerinin merkezine oturtan yönetmen, onların problemlerini, duygularını ve düşüncelerini dişe dokunur biçimde perdeye yansıtması, gerçeklerle özdeşleşmemize olanak sağlıyor. Ateş ve barutu simgeleyen yönetmen, kız ve erkek çocuklara yan anlamlar yüklüyor. Tabi tüm bunları karton çizgilerle yapmak zor. Hele o ahengi tutturmak ayrı bir başarı. Hazır laf karton çizgilerden açılmışken, detaylı bir bilgi aktaralım. Hepiniz Japon animeleri ve mangaları arasındaki farkı merak ediyorsunuzdur. Parantez açalım o halde…

        ANİME VE MANGALARIN BİRBİRİNDEN FARKI

        Manga; Japonların çizgi roman için kullandıkları bir sözcüktür. Bunun tam tersi olan anime ise çizim sanatı ile tasarlanır. Çizimler animeye nazaran daha abartılıdır. Miyazaki’nin çizimleri de abartılı olmakla beraber duygu yüklüdür. Animeleri izlerken duygusal türbulanstan çıkmamız kolay olmayabilir. Çünkü karakterlere ait duyguları doğru sahnelere yükleyip, heyecanlı kılmak Miyazaki’nin en iyi animistlerinden biri olduğunun göstergesidir. Duygularımızın kabardığı anlarda ise onları ince espirilerle donatan Miyazaki’nin eline bu konuda su dökmek neredeyse imkansız. Voltajı düşük animeler bir o kadar sıkıcıyken, voltajı yüksek animeler de bir o kadar eğlenceli. Zaten önemli olan bir ya da iki saatliğine gerçek dünyadan koparak güzel bir gezintiye çıkmak… “Animeler yalnızca çocuklar içindir” önyargısından da kurtulduk mu tamamdır. Sözün özü; Miyazaki animeleri her yaş içindir. Çocuk karakterlerin olgunlaşmalarını, geçirdikleri evreleri ve aşklarını olduğu gibi hikayeye monte eden Miyazaki hiç bir zaman tekdüze olmamıştır. Ama bazı sineseverler nezdinde madalyonun diğer tarafında çok farklı bir Miyazaki okuması vardır. O da şu: hikayedeki dinginlikleri anlatan mesajların vuruculuğu… Sosyal içerikli mesajların Miyazaki animelerine süpürülmesi bir bakımdan mantıklı, diğer bakımdan da tehlikelidir. Eğer mesajlar yanlış anlaşılırsa, Miyazaki markası zarar görebilir. Ama Miyazaki yanlış iş yapmamak adına buna oldukça özen gösteriyor.

        TEKNİK ÖZELLİKLER VE POPÜLER MİYAZAKİ FİLMLERİ

        Geldik teknik bilgilere… Genel teknik verilere göre; elle çizilen karton karakterlerin, dijital ortama aktarılıp, canlandırılması oldukça meşakatli bir iş. Unutmayın Miyazaki hepsini kendi stüdyosu olan Ghibli’de çiziyor. Elle çizilen tüm karton karakterler daha sonra bilgisayara aktarılıyor, ve çizgilerden oluşan iki boyutlu mizansenler de böylece planda yerini almış oluyor. Karton karakterlerin konuşturulma tekniği ise son aşama. Bu tekniğin oldukça öne çıktığı Miyazaki ustanın en popüler filmleri sırası ile: Yürüyen Şato, Ruhların Kaçışı, Prenses Mononoke, Küçük Cadı Kiki, Komşum Totoro, Gökteki Kale, Rüzgarlı Vadi ve Rüzgar Yükseliyor.

        “Herkes davul çalar ama çomağı makama uyduramaz” sözüne gönderme yaparak, günümüzde artış gösteren animelerin tecrübesizlerin eline düşmesinden ötürü yakınan Miyazaki, bizi sinemasından mahrum bırakıyor. Anime çekmek istemeyişinin nedenlerinden biri de bu zaten. Diğer nedenlerden yazının girizgahında bahsetmiştik. Tecrübesizlerin eline geçen animelerin ticari olarak beyazperdede boy göstermesi ustayı bezdirmiş demek ki… Eh, haksız da sayılmaz! Bizi ustasız bırakma diyor ve noktayı koyuyoruz.

        Arzu Çevikalp’e göre Top 5 Miyazaki

        1- Ruhların Kaçışı

        2- Yürüyen Şato

        3- Küçük Cadı Kiki

        4- Gökteki Kale

        5- Prenses Mononoke

        Diğer Yazılar