Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Sporcularla olan görüşmelerimde sıkça kullandığım, sevdiğim bir cümle vardır: Yüksek performans elde etme ve spor yaralanmalarından korunmada spor malzemelerinin doğru seçimi önemlidir. En önemli spor malzemeniz de ayakkabınızdır. Sporcular yapılan spora, zemine ve ayak yapısına uygun ayakkabı seçmelidirler. Bu konuda en hassas olması gereken sporcular ise, hiç kuşkusuz, koşuculardır.

        1980'lerden itibaren spor ayakkabısı endüstrisinde yaşanan gelişmeler, ayakkabıların asıl işlevi yanında, bir moda objesi olarak da algılanmasını sağladı. Modern tüketim toplumunun satın alma eğilimlerini iyi inceleyen firmalar, performans artırıcı teknolojileri de bir "tarz" olarak pazarlamayı başardılar. Bu sayede hem daha pahalıya ayakkabı sattılar, hem de bir ayakkabının en fazla kaç kilometre kullanılacağını sıkı sıkı tembih ederek düzenli bir satın alma döngüsü yarattılar. İnsanlar bir ayakkabıyla bilim, teknoloji, yüksek performans, güvenlik ve tarzı aynı anda satın almanın mutluluğunu yaşadılar. Jel, bal peteği, hava, sünger yay, mikroçip gibi türlü taban teknolojileri, alanı da satanı da uzun süre tatmin etti. Ta ki, koşu yaralanmalarında (diz, Aşil tendonu, ayak tabanı, alt bacak) dikkat çekici artışlar ortaya çıkana kadar.

        1989 yılında yayınlanan bir çalışmada, 16 km yol yarışına katılan 5038 koşucu ile yapılan anket sonucunda, 95 dolardan pahalı ayakkabı giyen kişilerdeki yaralanma sıklığının 40 dolardan ucuz ayakkabı giyenlerden iki kat fazla olduğu ortaya kondu. Bunu izleyen pek çok yayın da, yerden çok yüksek, aşırı yastıkçık ve kontrol sağlayan ayakkabıların, koşucunun zemini hissetmesini engelleyerek, doğal korunma mekanizmalarını bozduğu ve yaralanma riskini artırdığını gösterdi. Üstelik bu ayakkabıların koşu ekonomisini bozarak daha fazla enerji harcanmasına neden olduğu bulundu. Ayakkabıların pazarlamasında güvenliğe yapılan aşırı vurgunun kullanıcının algısını yanılttığı ve korunma reflekslerini bozduğu gösterildi.

        Yalınayak koşu akımı

        Kaliforniya'lı maratoncu Ken Bob Saxton'un liderliğini yaptığı ve ABD ve Avrupa'da giderek yaygınlaşan yalınayak (barefoot) koşu akımı, son 30 yılın gelişmelerini tersine döndürme iddiasını taşıyor. Bizlerin de Güney Afrikalı bayan koşucu Zola Budd ve Etiyopyalı Abebe Bikila sayesinde aşinası olduğumuz bu akım, giderek yaygınlaşıyor. Kulüpler ve internet siteleri ile organize olan guruplar sık sık yarışlar düzenliyorlar. İnsan ayağı ve tabanının yeri hissetme yeteneği sayesinde güçlendiği ve yaralanmalardan korunduğunu belirtiyorlar.

        Diğer Yazılar