Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Büyük bilim adamıydı ama kalibresi düşük çıktı. Çifte sarmalın kâşifi James Watson ırkçı ve cinsiyetçi laflarıyla şöhretini batırdı. “Afrikalıları bizimle aynı zekâ seviyesinde zannediyoruz” filan dedi; şimdi de Nobel madalyasını 4.7 milyon dolara sattı. “Bütün kurullardan attılar, para lazım” diyerek... Paranın bir kısmını bilime bağışlayacak. Bakalım kendini affettirebilecek mi?

        Fizik, kimya, tıp Nobel’lerinin tam olarak “neye” verildiğini nadiren anlarım. Ama “çifte sarmala” basar kafam. James Watson ile Francis Crick ve Maurice Wilkins’in 1953’te DNA’nın çifte sarmal yapısını keşfiyle, genetik özelliklerin kalıtım yoluyla nasıl geçtiği çözüldü, genetiğimizin deşifre serüveni başladı.

        İşte o James Watson, 1962 Nobel Tıp madalyasını geçen hafta açık artırmaya çıkardı. Reel değeri 30 bin dolar kadar olan altın madalya, beraberinde bazı notlarla birlikte New York Christie’s’te 4.7 milyon dolara gitti. Böylece ilk kez Nobel ödülü almış bir şahıs, daha hayattayken madalyasını elden çıkarmış. Watson’ın ortağı Crick’in madalyası da satılmıştı ama ölümünden sonra, 2.2 milyon dolara. Crick’in oğluna yazdığı mektup ise 6 milyon dolarla, bütün zamanların en pahalı mektubu oldu.

        Açık artırma öncesi Financial Times’e anlattığına göre Watson paranın bir kısmını hayır kurumlarıyla bilimsel araştırmalara bağışlamayı planlıyor. Bütün bilim ve yönetim kurullarından atıldığı için parasız kaldığını söylüyor. “Kimse varlığımı kabullenmek istemiyor” diyen Watson, hem bağış yoluyla kamusal hayata dönmeyi, hem de maddi darboğazdan kurtulmayı hedefliyor. Bir de David Hockney tablosu almak istiyor. “Sadece akademik gelire kaldım, bir Hockney alacak param bile yok” diye dert yanıyor.

        GEN OYUNLARI

        Peki Watson bilim âleminde neden ‘persona non grata’ ilan edildi? Edildi, çünkü genetik şifreler üzerinden bilimsel temeli olmayan ipe sapa gelmez savlar ileri sürmeye başladı. İlk olay 2000 yılında Berkeley Üniversitesi’nde verdiği konferansta patladı. En sevdiği gen olan, 2’nci kromozomdaki POMC genini ve proteinlerini anlatıyordu. Güneşte bronzlaşmaktan mutluluğa birçok biyolojik faktör bu proteinlere bağlıydı. Fakat Watson, koyu ten rengiyle cinsellik arasında ilişki kurup “Onun için Latin aşıkları tercih edersiniz. Siz hiç İngiliz âşık duydunuz mu? Sadece İngiliz Hasta vardır” deyiverince, Berkeley’in hocaları ve öğrencileri arasında bir şok dalgası yayıldı. Çünkü hiçbir bilimsel veri sunmuyordu Watson. Yetmiyor, “Şişmanlar daha mutlu, sıskalar mutsuzdur. Onun için de daha ihtiraslı, daha çalışkan olurlar” diyor ve sıskalara örnek diye mutsuz bir Kate Moss fotoğrafı gösteriyordu slaytta. Buna karşılık leptin hormonu yüksek şişmanların cinsellikte daha aktif olduğunu söylüyordu. Deri kanseri deneyi için melatonin enjekte edilen erkeklerin nasıl seks bombasına dönüştüğünü anlatıyor, esas temayı bir yana bırakıp melatoninin yan etkisinden bahisle bikinili ve tesettürlü kadın fotoğrafları gösteriyordu. Genom Projesi’nin mimarı olan bir bilim adamının, genlerin insan davranışına etkileriyle ilgili spekülatif savlar ileri sürmesi düpedüz sorumsuzluktu. Bilim dünyası Watson’dan fena halde soğudu.

        25 yaşındaki keşfiyle başı dönmüş olabilirdi ama, bu ona her konuda bilgiçlik taslama hakkı vermiyordu. Harvard’dan bir meslektaşı “Watson uzmanlık alanı dışında aklına her geleni söylüyor, üstelik ciddiye alınmayı bekliyor” diye eleştiriyordu. Bilim kadınları daha da fena soğudu. DNA keşfine önemli katkıda bulunan kimyager Rosalind Franklin’i küçümsemesi zaten kadınlarda antipati uyandırmıştı. “Çifte Sarmal” kitabında ondan “Rosy” diye bahsediyor, “kılık kıyafetine dikkat etse daha alımlı olabilir” gibi lüzumsuz cümleler kuruyordu.

        Watson’ın 2007’de verdiği röportaj ise tabutuna son çivi oldu. “Bizimle aynı zekâ seviyesinde olduklarını varsaydığımız için Afrika’ya yönelik sosyal politikalarımız toptan yanlış. Siyah işçi çalıştıranlar zekâ eşitsizliğini gayet iyi bilirler” diyor, böylece ırkçı damgasını da yiyordu. Sonra özür diledi, bilimsel temeli olmadığını söyledi ama iş işten geçmişti. Bu sözleri üzerine Cold Spring Harbor Laboratuvarı’ndaki 40 yıllık başkanlık görevinden alındı. Bilim kurumlarından kınama yağdı; “Böyle muhteşem bir kariyer için hazin bir son” yorumları yapıldı. Şimdi 86 yaşındaki James Watson çok istediği Hockney tablosunu alabilir ama bakalım bilim camiasına yeniden kabul edilecek mi? Çünkü belli ki dilinin kemiği yok. Daha iki yıl önce bir bilim konferansında şöyle diyordu: “Çevreme bakıyorum da, aramızdaki kadınlar ortamı biz erkekler için daha eğlenceli kılıyor ama bilim alanında daha az etkililer.”

        Diğer Yazılar