Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Batı’nın özgürlük ve refah düzeni sadece içeride değil, sınır boylarında da korunuyor. Koruma direnci Meksika sınırından ta Akdeniz ve Yunanistan sınırına kadar dayanıyor ama sığınak arayan canları yok etme pahasına.

        Avrupa Birliği ve ABD düzensiz göçmenlerin iltica başvurusu hakkını, pandemiyi de bahane ederek neredeyse tamamen kaldırdı, geçici koruma statüsü de tanımıyor. Sınırlarında kaba kuvvetle zor kullanarak geleni geri püskürtüyor. Bu hem uluslararası hukuka aykırı, hem de ölümcül. Yunanistan sınırında yaşanan son trajedide olduğu gibi.

        Yunanistan’ın sığınmacıları Ege’de denize dökme mevsimi bitti, kışın dondurucu soğuğunda kara sınırında harekat başladı. Zaten başlamıştı da devam ediyor. Savunmasız göçmenleri kolluk gücüyle geri püskürtme hunharlığı 19 cana mal oldu. İnsanlar İpsala’da donarak öldü.

        Yunanistan'ın sınırı geçmeyi başaranlara işkenceye yakın kötü muamelede bulunduğuna dair suçlamalar da mevcut.

        Oysa hem ABD hem de Avrupa Birliği’nin uyması gereken uluslararası hukuk kuralları belli; ülke sınırlarına ulaşan her bireyin iltica için başvuru hakkı bulunuyor. Cenevre Konvansiyonu her iki aktör açısından da bağlayıcı nitelikte. İkinci Dünya Savaşı’nda yaşananlardan çıkarılan ders gereği, sığınak arayan hiç kimsenin geri çevrilmemesi ilkesiyle 1951’de imzalanan konvansiyon bugün artık delik deşik.

        İltica sistemine erişim hakkı, yasal ya da yasa dışı yollarla imkansız hale getirildi. Avrupa Birliği’nin dış sınırları, çatışmalardan ya da iklim değişikliğiyle gelen kıtlık ve felaketlerden kaçan insanları öğütüyor. Belarus üzerinden Polonya sınırını geçmek için mücadele eden göçmenler ormanlarda donarak can veriyor.

        REKLAM

        İnsanlar hayatından olmuş ne gam; AB “Göçmenleri bomba gibi üzerimize salıyor” diyerek Belarus lideri Lukaşenko’yu suçlamakla yetiniyor. Baskıcı Minsk rejiminin Brüksel yaptırımlarına karşı misillemeye geçtiği yalan değil ama hayatların tarumar edildiği ve aslında insanlık suçu işlendiği de bir gerçek.

        AB’nin sınır muhafaza gücü Frontex, Libya sahil koruma birimleriyle Akdeniz’de kol geziyor. İtalya’nın Lampedusa adası ya da İspanya’nın Kanarya adalarına doğru seyretmekte olan kaçak göçmen yüklü tekneler Libya kıyılarına doğru geri püskürtülüyor. Afrika’ya geri gönderilen insanların sayısı BM rakamlarına göre geçen yıl üç katına çıktı. 14 Aralık 2021 tarihine kadar yakalanıp geri gönderilen göçmen sayısı 30 bin 990. Tekinsiz teknelerle tehlikeli yolculukta hayatını kaybedenlerin sayısı ise bin 300’ü buluyor. Çeşitli kaynaklardan BM’ye ulaşan bilgilere göre geri püskürtülen binlerce kişi Libya'da süresiz hapsediliyor, işkence ve cinsel zorbalığa maruz kalıyor, hatta öldürülüyor.

        TRUMP BAŞLATTI, BIDEN DEVAM EDİYOR

        2020’de göç yoluna düşen insanların sayısı 281 milyonu bulmuştu. Bütün zamanların rekoruydu. Ancak 2021’in ilk yarısında sayı 84 milyona kadar düştü. Büyük çoğunluğu ülke içinde yerinden olan insanlardı, Avrupa Birliği ya da ABD sınırlarına ulaşamadılar. Ulaşanlara ise kapı duvar oldu.

        ABD, düzensiz göçmenlerine karşı Meksika sınırına set çekerken bir yasal düzenleme eliyle pandeminin konforlu alanına sığındı. Haiti’den gelen göçmenler Teksas’ın Rio Grande nehrini geçerken atlı muhafızlarca püskürtülüyor. Honduraslı göçmenler kadın çocuk demeden biber gazıyla püskürtülüyor. AB’nin Akdeniz’de kovaladığı göçmenlerin yaşadığı zulmün bir benzerini yaşıyor bu insanlar. Dünyanın en tehlikeli yerleri olabilecek Meksika’nın sınır kasabalarında çetelerin şiddetine maruz kalıyorlar.

        Biden’la birlikle göç politikasında da güya insancıl bir iklim hakim olacaktı. Ancak Trump döneminin uygulamaları bire bir sürüyor. Biden’ın iş başına gelmesinden bu yana ABD sınır muhafızları bir milyondan fazla geri püskürtme eyleminde bulunmuş, 1.7 milyon insan göz altına alınmış. İltica hakkına yönelik tek bir başvuru almadan, kimsenin derdine kulak verilmemiş.

        ABD uluslararası hukuku çiğnerken, 1944 tarihli yasanın 42’nci maddesine dayanıyor. Pandemi bahanesi bu maddenin uygulanması için zemin oluşturuyor. Trump döneminde uygulamaya geçirilen düzenlemeye göre bulaşıcı bir hastalığın bulunduğu coğrafyadan gelen düzensiz göçmenlere iltica için başvuruda bulunma hakkı verilmiyor. Sınırı geçtikten sonra 90 dakika içinde geri gönderilmelerine imkan tanıyor Title 42.

        Uluslararası hukuka aykırı bu uygulama insan hakları örgütleri tarafından yargıya taşındı. Mahkemenin Biden yönetimi aleyhinde hüküm kurması çok olası. Ancak muhafazakar yargıçların çoğunlukta olduğu Yüksek Mahkeme’nin farklı görüşte olması da çok olası.

        Biden yönetimi göç politikasına ilişkin reform çalışması yürütüyor. Ancak mevcut uygulama Yüksek Mahkeme tarafından onaylandığı takdirde sınırda zor kullanma devam edebilecek. UNICEF tahminlerine göre 2022’de göç yollarına zorlanacak sadece çocuk sayısı bile 3.5 milyonu bulacak. Onların da bir geri püskürtme harekatıyla karşılaşması çok olası.

        Acaba Biden yönetimi, Trump'ın insafsızca uyguladığı çocukları ailelerinden koparma pratiğini mahkeme önünde savunabilecek mi?

        Mültecilerin hukuki statüsü belirleyen Cenevre Konvansiyonu’nun işlemeye başladığı tarihlerde bugünkü kadar çok insanın göç yollarına düşmediği savı ileri sürülebilir. Yüksek sayıda sığınmacıya kapıları açmanın halk nezdinde kabul görmeyeceği malûm. Türkiye’yle yapılan geri kabul anlaşmasında olduğu gibi göçmenleri güven içinde yaşayabilecekleri üçüncü bir ülkede barındırmanın sınırları da belli.

        Bu realite çıkmaz sokak gibi görünebilir ama uluslararası hukukun içini oymak da kabul edilebilir değil. İnsanların hangi tehlikeden kaçtığına hiç kulak vermeden, iltica talebinin kaydını tutmadan denizlerde boğulmasına, ormanlarda donmasına seyirci kalmak o çok yüceltilen Batı değerlerini de tarumar eder.

        Diğer Yazılar