Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        ABD ile İngiltere’nin Ukrayna krizini istihbarat iddialarıyla iyice ısıttığı günlerde Avrupa Birliği’nin tek umudu vardı; Batı’dan esen ağır yaptırım tehditleri sayesinde Rusya’yı bir işgal harekatından alıkoyabilme umudu. Brüksel, Batı ittifakı ruhuyla yaptırım kararlılığını yüksek perdeden dile getiriyor ve 27 üye arasında bir eşgüdüm havası hissettiriliyordu.

        Putin’i baskı ve diplomasi yoluyla Doğu Ukrayna’ya yönelik emellerinden geri püskürtmek umuduyla Kremlin’in uzun masasında pazarlık zulmüne bile katlandılar.

        Ancak geçen pazartesi gecesi bütün umutlar öldü. Realite kapıya dayandı. Putin 2014’teki Minsk Anlaşması’ndan beri devam eden diplomasi oyununa ortak olmaktan vazgeçti, Ukrayna’nın ayrılıkçı iki bölgesi Donetsk ve Luhansk’ı tanıyarak kendi kurallarını dikte etti. Sonra da asker gönderme tezkeresi çıkarttı. Şimdi Avrupa Birliği bu kurallara göre oynamak zorunda. Ama akort bozuldu, her başkentten farklı ses çıkıyor.

        Gerçi ABD ve İngiltere’nin Rus bankalarıyla Putin’e yakın kişi ve yakınlarına yönelik misilleme adımlarına paralel olarak AB dışişleri bakanları toplantısında da yaptırım kararı alındı. AB Dış İlişkiler ve Güvenlik Politikaları Yüksek Temsilcisi Josep Borrell “Saldırganlığın çok ağır ekonomik bedeli olacak. Açılacak kartlar Rusya’ya çok zarar verecek” gibi cümleler kuruyor, ancak ufuktaki hasarın çapı belirsiz.

        REKLAM

        Atılacak ilk adım Rus askerlerinin ayrılıkçı bölgelere girişine onay veren Duma’nın 351 üyesiyle dezenformasyon kampanyaları yürütüp iki ayrılıkçı bölgeye mali destek sağlayarak Ukrayna’yı istikrarsızlaştıran 27 kişiyi hedef alıyor. Fakat bu kişilere yönelik yaptırımın Putin’i etkilemesi pek şüpheli.

        Aslına bakılırsa İngiltere’nin beş Rus bankasıyla oligarkları hedef alan yaptırımları da Rusya uzmanlarınca zayıf bulundu. Paralı Rus elitlerinin İngiltere’deki nüfuzunu analiz eden London School of Economics’ten Elisabeth Schimpfössl, “Açıklanan yaptırımlar şaka gibi. Putin’in müttefiki üç oligarkın İngiltere’deki faaliyeti zaten çok sınırlı. Buradaki oligarklara verilen mesaj ‘merak etmeyin, hiçbir şey olmayacak. Son günlerde yapılan lobi çalışmaları işe yaradı’.”

        AB’NİN MESAJI MUĞLAK – KİEV MEMNUN DEĞİL

        Geçmişteki tecrübeler Putin’in bu tür sinyallerine aldırış etmediğini gösterdiği gibi Avrupa‘dan verilen mesaj da net değil. Çünkü eyleme geçme vakti gelince AB ortaklığının kırılgan yapısı da açığa çıktı.

        Zaten Rusya yanlısı birliklerin kontrolündeki ayrılıkçı bölgelere Rus askerlerinin girmesi işgal sayılacak mı? Rus birlikleri Ukrayna kontrolündeki sınırı geçerse ne olacak? Ne zaman ve hangi yaptırımlar masaya gelecek?

        Bunların hiçbiri belli değil. AB Komisyonu Rus devlet tahvilleriyle ticareti yasaklama önerisi getirdi. Bu etkili bir yaptırım olabilir. Ancak görüş birliği yok.

        AB içinde aynı pozisyonda ortaklaşmanın kolay olmadığı çoktan beri belliydi. Münih Güvenlik Konferansı’na giden Ukrayna Devlet Başkanı Zelenski, daha Putin kararı imzalamadan önce “Neden yaptırımlar hemen şimdi başlamıyor“ diye soruyordu. AB dışişleri bakanları toplantısında Litvanya bu görüşü paylaşıyor ve Rusya’nın saldırgan taraf olarak derhal yaptırımlara tabi tutulmasını istiyordu. Avusturya ve İrlanda ise kesin bir dille karşı çıktı. Moskova’ya erken yaptırımlar başlatılması halinde eldeki bütün kozların harcanmış olacağını ileri sürdüler.

        REKLAM

        İtalya Başbakanı Mario Draghi enerji sektörünü hedef alan hiçbir yaptırıma ortak olmayacaklarını açıklamıştı. AB Komisyonu Başkanı Ursula von der Leyen ise tüm seçeneklerin masada olduğunu söylüyor.

        Ukrayna ise Rusya ekonomisini can evinden vuracak çok sert yaptırımların acilen uygulamaya konulmasını istiyor. Dışişleri Bakanı Dmitro Kuleba dün Twitter’dan yazdı; “Putin’in ekonomisi ve şirketlerine derhal ve çok ağır darbe indirmek gerekiyor. Ukrayna başlatılan ilk yaptırımlar için minnettar. Ancak Putin’i durdurmak için baskı artırılmalı.”

        RUS GAZINA BAĞIMLILIĞIN FATURASI

        Şimdi Avrupa açısından en temel soru şu: Kendimizi cezalandırmadan Putin’e ceza kesebilir miyiz?

        Avrupa Birliği, Rusya’nın doğalgazıyla petrol ve kömürüne muhtaç. Bu ihtiyaç Almanya için had safhada geçerli. AB içinde hiçbir ülke Rus gazına Almanya kadar bağımlı değil; gaz ithalatının yarısını Rusya’dan karşılıyor. Bir kıyaslama yapmak gerekirse, Türkiye’nin Rusya’dan yıllık gaz alımı 16 milyar metreküp, Almanya’nın aldığı miktar ise 55 milyar metreküp.

        Almanya’nın, Rusya’yla yapımı geçen eylül ayında tamamlanan Kuzey Akımı 2 boru hattının lisanslandırılması sürecini askıya alması ne gibi ekonomik sonuçlara yol açacak, doğalgaz fiyatlarının zaten tırmandığı ortamda tam hesap edilemiyor. Siyasetten “Barışa ne kadar değer verdiğimizi gösterdik” mesajları gelse de, Almanya’daki enerji uzmanları, “Durum çok ciddi. Fosil yakıt savaşının orta yerindeyiz” diyor.

        Putin’in yedeği Dmitri Medvedev ise Kuzey Akım 2 kararıyla “Avrupalıların yakında bin metreküp doğalgaza 2 bin Euro ödeyecekleri yeni cesur dünyaya hoş geldiniz” diye dalgasını geçiyor.

        REKLAM

        Aslında Rusya ekonomisinin petrol ve doğalgaz satışlarına dayandığı da bir gerçek. Enerji ihracatındaki yüksek fiyatlar sayesinde Rusya’nın varlık fonu 180 milyar dolara yükseldi. En önemli müşterisi de Avrupa. Örneğin Çin gibi potansiyel müşterilere nakliye kapasitesi şimdilik sınırlı.

        AB üyesi ülkelerin görece yoksul kesimi zaten giderek artan enerji fiyatları ve yükselen enflasyonun ağır baskısı altındayken, Avrupa’nın uzak doğusundaki iki bölge uğruna kendi vatandaşının belini biraz daha bükmek iç politika açısından akılcı bir hareket değil. Bu bakımdan Avusturya ve diğer bazı üyeler, Rusya’ya yönelik yaptırımlar nedeniyle ortaya çıkacak ağır ekonomik zararın tazmin edilmesini istiyor. Almanya ve diğer birkaç ülke ise bu talebe karşı çıkıyor. Uzlaşma şart görünüyor.

        AB çatısı altındaki uzlaşı zorunluluğu bir yana, Batı’nın Rusya yaptırımlarındaki ortaklaşma yeteneği de teste tabi olacak. Trump’ın danışmanı olarak da görev yapan Rusya uzmanı Fiona Hill,”Biden NATO müttefiklerini kararlı duruşla bir arada tutmayı başardı, ancak esas mesele uzun vadede bu beraberliği korumak olacak” diyor.

        Fiona Hill CNN Int’e açıklamasında Trump’a çok sert yükleniyor; hatta Putin’in saldırgan tutumundan eski başkanı sorumlu tutuyor. Seçim kampanyasında Trump’ın, Biden’ı karalamak için Ukrayna’ya yaptığı şantaj nedeniyle azil sürecine maruz kaldığını da hatırlatarak şunu söylüyor: “Putin’e övgüler yağdırıp NATO’yu küçümsemek Ukrayna’yı bir oyun sahası olarak Rusya’ya terk etmek anlamına geliyordu. Trump, ülke çıkarlarını değil sadece kendi çıkarlarını gözeten politikasıyla Putin’i Ukrayna’yı işgal etmek üzere cesaretlendirdi…”

        Bu analiz Putin’i Saddam yerine koymak gibi bir akılsızlığı barındırıyor maalesef. Aklıma ABD’nin eski Bağdat Büyükelçisi April Glaspie’nin Kuveyt’i işgal için Saddam’ı yüreklendirmesiyle patlak veren Körfez Savaşı geldi de.

        Diğer Yazılar