Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ukrayna lideri Zelenski önceki gün BM Güvenlik Konseyi’ne hitabında, Rus siyasi ve askeri liderliğinin Buça katliamından ötürü yargı önünde hesap vermesini, Rusya’nın da konsey üyeliğinden atılmasını istedi. Video bağlantısıyla seslendiği oturumda Rusya’nın temsilcisi de hazır bulunuyordu.

        Peki, Rusya’yı Güvenlik Konseyi’nden ihraç etmek mümkün mü? Veya Avrupa Konseyi üyeliğinin askıya alınması gibi, BM’deki varlığı da dondurulabilir mi?

        Sorunun yanıtı ilk bakışta; hayır.

        Ancak Rusya’nın Sovyetler Birliği bakiyesi olarak BMGK üyeliğinin meşruiyetine dair çetrefilli bir hukuk tartışması da var. Ukrayna hükümeti, işgalin ilk dakikasından beri Rusya’nın üyeliğinin hükümsüz olduğu temasını işliyor ama eski Sovyet cumhuriyeti kimliğiyle BM’deki kendi pozisyonu da Rusya’nınkinden farklı değil.

        Ukrayna’yı işgali nedeniyle her gün yeni yaptırımlarla karşı karşıya kalan Rusya’nın parya devlet statüsüne indirilmesinin önündeki en büyük engel, Güvenlik Konseyi’nin nükleer güç sahibi beş daimi üyesinden biri olarak veto yetkisini elinde bulundurması.

        Güvenlik Konseyi, BM Sözleşmesi’ne göre dünyada barış ve güvenliğin korunmasıyla yükümlü; bu sorumluluğu yerine getirmek için zorlayıcı eylemlere (askeri müdahale veya yaptırımlar gibi) başvurma hakkına sahip.

        REKLAM

        Rusya’nın saldırgan taraf olarak barış ve güvenlikten sorumlu bir mevkide oturması tabii ki absürt. Dünyanın beşten büyük olmadığı sistemin çarpıklığı apaçık ortada. Rusya’nın veto gücü, 27 Şubat’ta Ukrayna işgalini kınayan 2623 sayılı karar tasarısının yolunu tıkadı. Kınama kararı 3 Mart’ta Genel Kurul’dan çıkarıldı, ancak yaptırım gücü sınırlı.

        Zelenski’nin çağrısı da nitekim, Rusya’nın veto yetkisini elinden alacak şekilde BMGK yapısında reforma gidilmesini içeriyor.

        REFORM YOLU KAPALI

        Böyle bir reform tartışma dışı. Daimi üyeler sadece prosedüre ilişkin oylamalarda 15 üyeli konseyin çoğunluk kararına boyun eğmek zorunda. “Diğer” kapsamına giren bütün kararları veto edebiliyorlar. Fakat hangi kararların içerik ya da usulle ilgili olduğu da “diğer” başlığı altında düzenlendiği için daimi üyelere buradan veto yolu açılmış oluyor. Bu “duble veto” meselesi daimi üyelerin gücünü pekiştiriyor. Hatta BM Sözleşmesi’ndeki herhangi bir değişikliği de tek başlarına veto edebiliyorlar.

        BM Genel Kurulu önemli kararlar alabiliyor. Genel sekreter seçimi ya da BM’ye yeni üyelerin kabulü gibi. Ancak Güvenlik Konseyi’nden tavsiye ön koşuluyla. Veto gücü burada da devreye giriyor, beş daimi üyeden birinin vetosu tavsiye kararını engellemeye yetiyor. BM Sözleşmesi’nin 6’ncı maddesine göre bir üyenin ihracı; ya da 5’inci maddeye göre üyeliğinin geçici olarak askıya alınması da veto gücüyle bağlantılı. Rusya’nın kendi ihracını veto edeceği aşikar.

        Rusya’nın üyeliğine ilişkin BM Sözleşmesi’nde değişikliğe gitmek gibi radikal seçenek de aynı engele tosluyor; 108’inci maddeye göre herhangi bir değişiklik, üçte iki çoğunluğun oyunu gerektiriyor – Güvenlik Konseyi’nin beş daimi üyesinin tamamının oyları dahil olmak üzere.

        Zelenski’nin reform çıkışı retorikten ibaret. Ukrayna’nın esas işlediği konu Rusya’nın veto gücünün hükümsüzlüğü. Çıkış noktası BM Sözleşmesi’nin 23’üncü maddesine dayanıyor.

        REKLAM

        Bu maddeye göre Güvenlik Konseyi’nin daimi üyeleri şöyle sıralanıyor: Çin Halk Cumhuriyeti, Fransa, Büyük Britanya Birleşik Krallığı ve Kuzey İrlanda, Amerika Birleşik Devletleri ve Sovyet Sosyalist Cumhuriyetler Birliği. SSCB Aralık 1991’de dağıldı ve BM Sözleşmesi’nde “Rusya Federasyonu”nu listeye dahil edecek şekilde değişikliğe gidilmedi.

        Rusya, devraldığı bütün haklarıyla SSCB’nin devamı olarak pozisyonlanıyor, Ukrayna ise BM Sözleşmesi’nde “örgüte giden gizli yol” şeklinde bir “devamlılık”tan bahsedilmediğini savunuyor. Bu görüşü destekleyen bazı hukukçu ve siyaset bilimciler var. ABD’nin eski Moskova Büyükelçisi Michael McFaul gibi bazı diplomatlar da aynı görüşte.

        HUKUK TEMELİ SAĞLAM

        Fakat aynı durum, 1991’de Sovyetler Birliği’nden bağımsızlığını ilan eden Ukrayna’nın BM’deki varlığı için de geçerli. Ukrayna Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti, Birleşmiş Milletler’in kurucu üyelerinden. Stalin, Batı'nın oy ağırlığına güvensizliğinden ötürü SSCB’nin yanı sıra Ukrayna SSC ile Belarus Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti’nin ayrı ayrı oy hakkına sahip üyeler olmasını sağlamıştı. Böylelikle Genel Kurul’da üç, Güvenlik Konseyi’nde iki oy hakları bulunuyordu. Belarus SSC 1974-1975 yıllarında, Ukrayna SSC ise 1948-1949 ve 1984-1985’te Güvenlik Konseyi’nin geçici üyesi olarak görev yaptı.

        Dolayısıyla bu iki ülkenin durumu değişmedi, her ikisi de uluslararası hukuka göre eski devletin devamı niteliğinde statüyle BM üyesi. Bağımsızlık ilan ettikleri 1991 öncesinde tam anlamıyla egemen devletler değillerdi, tek fark bu. Avusturyalı hukukçu Georg Jellinek tarafından temellendirilen “Üç unsur teorisi”yle (toprak-halk-devlet erki) uyumlu şekilde devletin unsurlarını taşıdıkları için BM Sözleşmesi’nde değişikliğe gidilmedi.

        REKLAM

        Devam devleti doktrini açısından bakılınca, aslında Rus devleti de 1991’de oluşmadı. Devletler hukukuna göre tarihi 16’ncı Yüzyıl’ın Çarlık dönemine, öncesinde Moskova prensliği ve Kiev dukalıklarına kadar gidiyor. 1917 Bolşevik Devrimi’yle son çarı tahttan indirdikten sonra 1922’de kurulan Sovyetler Birliği’nde hükümranlık kuşkusuz Rusya’nın elinde olsa da devletler hukuku açısından ülkenin bütününü teşkil etmiyor, sadece bir parçasını oluşturuyordu.

        Diğer 14 cumhuriyetin aksine Rusya bağımsızlık ilan etmedi, 21 Aralık 1991’de imzalanan Alma Ata Deklarasyonu’yla Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) kuruldu ve SSCB’nin varlığına son verildi. Rusya, Belarus ve Ukrayna ile birlikte sekiz eski cumhuriyet bildirgeye imza koydu. Tek üyesi Rusya kalan SSCB böylece dağıldı. BDT üyeleri, Rusya Federasyonu’nun SSCB’nin hak ve yetkilerini üstlendiğini teyit ettiler. Rusya, Sovyetler Birliği’nden önce de var olduğu için dağılan birliğin devamı olarak kayda geçti.

        BM nezdinde herhangi bir karara gerek duyulmadı. Dönemin Rusya lideri Boris Yeltsin, SSCB’nin Güvenlik Konseyi ve BM’nin diğer organlarındaki üyeliklerini BDT’nin de desteğiyle devam ettirecekleri konusunda BM genel sekreterini bilgilendirdi. Ukrayna dahil hiçbir üye ülkenin itirazı olmadı ki, zaten Ukrayna da eski Sovyet cumhuriyetinin devamı olarak varlığını sürdürüyor.

        Bölünen devletin en büyük parçasının uluslararası planda tanınması açısından Rusya’nın pozisyonu tek örnek değil. 1961’de Birleşik Arap Cumhuriyeti dağılınca, Mısır devleti devam ettirdi; 1969’da Singapur’un Malezya’dan ayrılmasında aynı durum yaşandı ve Sırbistan ile Karadağ arasında 1992’de kurulan birlik 2006’da sona erdiğinde devleti devam ettiren taraf Sırbistan oldu.

        Dolayısıyla Rusya bağlamında 30 yıldır itirazsız devam eden statünün bugün değişmesi imkansız görünüyor. Her ne kadar Rusya saldırgan taraf olarak BM Sözleşmesini ihlal etse de. Bırakın beş’i, dünya bir’den büyük değil.

        Diğer Yazılar