Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Afrika cenahından gelen bir uçaktan ateşi yüksek bir Nijeryalı inmediği sürece Ebola gündemimize girmiyor. Tamam bir IŞİD değil ama dünya felaket korkuyor o kahpe virüsten. Öyle kahpe ki, borsaları sallıyor. Adını aldığı Ebola Nehri bile artık o isimle anılmıyor. Ve en muhtemel kaynağı olan meyve yarasaları, şişte çevirme ya da çorba kıvamında midelere inmeye devam ediyor

        Ebola Nehri, bugünkü Demokratik Kongo Cumhuriyeti’nin kuzey kesiminde akıyor. Orta Afrika’nın batısındaki en uzun nehir. 1976’da melun bir virüs ilk kez ortaya çıkıp Zaire ve Sudan’da 397 can alıyor. Ebola kıyılarındaki 55 köye birden yayılınca o isimden başka çare kalmıyor: Ebola virüsü. Dünyanın en tehlikeli hastalıklarından birinde vücut bularak lanetli bir isme dönüşüyor Ebola. Ama zaten devletler de sürekli isim değiştirdiğinden Ebola adının zemini kaygan. 1971-1997 arası siyaset gereği Zaire Nehri diye anılıyor. Bugün Demokratik Kongo Cumhuriyeti ile Kongo Cumhuriyeti arasındaki sınırı oluşturan Ebola, kimine göre Zaire, kimine göre Kongo Nehri artık. 1990’lar ve 2000’lerin başında dirilen virüs bugün tarihteki en vahşi, en saldırgan dönemini geçiriyor. Liberya, Sierra Leone ve Gine’de 3 bin 500’e yakın can almış durumda. Kanamalı ateşe yol açan virüsün nedeni tam olarak bilinmiyor, bilinen 4 alt tipinin bulunduğu. Beşinci tipi sadece insan dışı primatlara bulaşıyor. Dünya Sağlık Örgütü’ne (WHO) göre virüsün başlıca taşıyıcıları goril ve şempanzeler. Asya’da maymun popülasyonunun yüksek olduğu yerlerde de görülüyor. Ancak uzmanlar maymunların “tesadüfi taşıyıcılar” olduğunu keşfetmiş durumda. Yani onlar esas kaynak değil. Hastalığa yakalanıyor ve diğer primatlara geçiriyorlar. Esas kaynak deyince burada muhtemel adaylar olarak meyve yarasaları çıkıyor karşımıza. Bu yarasalar Ebola virüsünün görüldüğü bölgelerin, özellikle Gine’nin en sevilen spesiyallerinden. Fümesi, kızartması, çorbası derken hayli bol tüketiliyor. Gerçi yüksek ısıda pişirilirken virüs ölüyor, ancak yemeğin hazırlık aşamasında hayvanın çiğ etiyle temas halinde virüsün bulaşması ihtimali var. Bu nereniyle BM Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) meyve yarasalarının mönüden çıkarılması çağrısında bulunuyor.

        BORSA FENA ÜRKTÜ

        Ebola virüsünün nedeni bilinmediği için özel bir tedavisi, aşısı yok. Vücuttan sıvı yoluyla bulaşan virüse karşı şu anda tek çare antibiyotik ve sıtma ilaçları. Hastanın su, oksijen ve kan basıncı seviyesine de dikkat etmek gerekiyor. Enfeksiyonun tipine göre ölüm oranı yüzde 25 ile yüzde 90 arasında. Kuluçka devrinin 2 günden 3 haftaya kadar yolu var. Korkunç bir ateş, baş, boyun, kas ağrıları ve halsizlikle çıkageliyor. Sonraki aşamada böbrek ve karaciğerin iflası, ağır iç kanamalar başlıyor. Ve tedavisi bilinmediği için hastayı tecrit etmek gerekiyor. Bugün ABD’de ortaya çıkan vakayla ilk kez Afrika dışı bir kıtaya sıçrayan virüsün yeryüzündeki izolasyon durumu henüz muğlak. Daha doğrusu “Başka kıtaya kontrolsüz geçişi” diyelim. Çünkü daha önceki salgınlarda Ebola hastaları Batı Afrika’dan ABD’ye tedavi için gitmişlerdi. Bu seferki kontrolsüz gidiş dünyada alarm seviyesini yükseltiyor. ABD’deki hastanın ilk muayenede antibiyotik verilerek eve yollanmış olması panik dozunu artırıyor. Geçen hafta Teksas Dallas’taki bir klinikte Thomas Eric Duncan adlı Liberya vatandaşına ilk Ebola teşhisi konulduğunda borsalar inişe geçiyor. Şahıs Liberya’dan uçakla Brüksel, Washington üzerinden Dallas’a gitmiş ya American Airlines, United Continental, Jetblue ve Delta gibi havayolu şirketlerinin hisseleri düşüyor. Buna karşılık, halen Ebola araştırmaları yapan ilaç şirketlerinin hisseleri yüzde 18’e kadar yükseliyor.

        DUNCAN’LA AYNI UÇAKTA

        Şu an karantinada olan Thomas Eric Duncan 42 yaşında. Liberya’nın başkenti Monrovia’da bir ulaştırma şirketinde şoförlük yapıyor. Besbelli iyi bir insan. 15 Eylül günü, 7 aylık hamile komşusu Marthalene Williams fenalaşınca hastaneye götürüyor. Kız 19 yaşında ve Ebola hastası. Ama hastanede yer yok. Duncan kızı kucağında taşıyarak eve geri götürüyor. Marthalene o gün ölüyor. 3 komşusu daha Ebola’dan göçmüş bulunan Duncan 19 Eylül’de ABD’ye yola çıkıyor. Monrovia Havalimanı’nda vücut ısısını ölçen tarama cihazından sorunsuz geçiyor. Dallas’a yolculuğu 28 saat sürüyor.

        Böylece geliyoruz Duncan ile yolculuk yapan uçaklar dolusu yüzlerce insanın haline? Uçaktakilerin kimliği belli, hepsine ulaşılabilir tamam da, havalimanlarındakiler ne olacak? Duncan 19 Eylül günü transit uçuşlarında Brüksel’de 7 saat, Washington’da da 3 saat kalmış. Bir diğer soru işareti de Dallas’taki durum. Akrabalarında kalmaya giden Duncan Enfeksiyon ilk belirtilerini gösterene kadar şehirde 5 gün geçirmiş. 2 gün başının çaresine bakmış, sonra da hastaneye gitmiş, doktorlar Liberyalı olduğunu bilmediği için adamı salıvermiş. Amerikan sağlık yetkilileri, hastayla teması olası 100 kişiyle görüşme sonrası 50’sini gözlem altına aldı. Aralarında 10 kişi yüksek risk altında görülüyor. Gözlem altındakilerin tamamı Duncan’ın yakın çevresinden. Bütün çabaya karşın Duncan’ın kaç kişiyle temas ettiği tam olarak bilinmiyor.

        Dallas’ta yaşayan Liberyalı nüfusu mu? 10 bin kadar! Meyve yarasasından çorba. Liberya’da hasta nakli.

        Diğer Yazılar