Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin
        Sesli Dinle
        0:00 / 0:00

        Ülkemizin 15 Temmuz 2016’da dini duyguları istismar eden Fetullahçı Terör Örgütü (FETÖ) eliyle maruz kaldığı yıkım ve darbe girişimi; Türkiye’de; dernek, cemaat, tarikat, vakıf veya başka adlarla din görünümü altında faaliyet yürüten legal görünümlü illegal yapıların derinlemesine incelenmesini zorunlu hale getirdi.

        Legal görünümlü illegal yapılar, 15 Temmuz sonrasında yürürlüğe girmiş ve milli güvenliğimizin anayasası olarak bilinen Milli Güvenlik Siyaset Belgesi’ne, “paralel devlet yapılanmaları” tanımıyla tehdit olarak işlenmişti.

        Bu konuyu, Adıyaman’da CHP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Adayı Kemal Kılıçdaroğlu’na yönelik provokatif girişim nedeniyle gündeme getirmiyorum. Bu olayda Adıyamanlıların çok büyük bölümü müteessir oldu. Yaşananlar, bir topluma ya da bir kesime asla mal edilemez.

        Bu olayın ötesinde karşı karşıya olduğumuz tehdit çok daha büyük…

        Gelin hep birlikte Diyanet İşleri Başkanlığı’nın hazırladığı dini duyguları istismar eden; dernek, tarikat, cemaat, vakıflarla ilgili rapora bir göz atalım.

        Diyanet’in raporu, “Dini-sosyal teşekküller, geleneksel dini-kültürel oluşumlar ve yeni dini yönelişler” başlığını taşıyor ve şu çarpıcı tespitlere yer veriliyor:

        KİŞİ MERKEZLİ DİNİ YAPILAR

        Ülkemizdeki dini hareketler, bazen kendilerini geleneksel dini-kültürel yapılara nispet ederek, bazen de bir kişinin fikirleri etrafında hareket ederek bağlılarını yönlendirmişlerdir. 1960-1970 yıllarına kadar daha çok tarikatlar ve Nurcu gruplar bu konuda ana akımı oluştururken, 1970’li yıllardan sonra dini-sosyal teşekküller (cemaatle) yayılma eğilimi göstermiş ve son yıllarda ise kişi merkezli dini yapılar hızlı bir şekilde çoğalmıştır.

        KARŞIT POLİTİKALAR

        Ülkemizde belirli dönemlerde ortaya çıkan din karşıtı politikalar, toplumu dini yaşam konusunda arayışlara, bilerek ya da bilmeyerek gruplaşmaların bir parçası olmaya sürüklemiştir. Bu teşekküllerin bir bölümü de Filistin meselesi, İran Devrimi, Vahabilik gibi dış etmenlerden kaynaklanmıştır.

        DÜNYA KURTARICILARI

        Dini yapılar arasında yerel hedeflerle hareket edenler olduğu gibi, bütün dünyayı kurtarma iddiasıyla ortaya çıkan ve mega idealler peşinde koşarak özel bir misyonla hareket eden yapılar da mevcuttur. Başlangıçta dini, karizmatik kişilikler etrafında şekillenen bu türden hareketler, zamanla kendi içinde hiyerarşik bir yapılanmaya, bir söyleme ve misyona dönüşmektedir.

        KURUMSAL GÜÇ VE ÇIKARLAR

        Dini referansların ve tarihte temayüz etmiş dini şahsiyetlerin anlatıları, bu tür yapılardan müntesiplerini motive etmek için manipülasyon aracı olarak kullanılmaktadır. Öte yandan tasavvufi bazı çevrelerce dillendirilen dini yaklaşım ve tecrübeler, İslam’ın doğru ve açık bilgisinden koptuğu takdirde indi mülahazaya evrilmekte ve istismar alanına dönüşmektedir.

        Bilhassa tasavvufi düşüncenin kurumsallaşmasıyla oluşan bazı yapılar, zaman zaman etki alanlarını güçlendirme adına pragmatizme kayabilmekte ve varlıklarının devamı için dünyevi kaygılarla hareket edebilmekte, kurumsal güç ve çıkar güdüsü bireyin manevi tezkiyesinin önüne geçebilmektedir.

        4 TEMEL MÜCADELE BAŞLIĞI

        Toplumun ahengini bozan, dini ve dini değerleri istismar eden ve ferdin bireysel sorumluluğunu ortadan kaldıran her tür akıma karşı toplumsal bilincin artırılması ve farkındalık oluşturulması için; Hukuk, Diyanet İşleri Başkanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı ve İlahiyat Fakülteleri öne çıkmaktadır.

        ŞEFFAFLIK VE KONTROL

        Devletin öncelikli ele alması gereken tedbir, ülkemizdeki dini hareketlerin şeffaflığını temin edecek yasal çerçeveyi ortaya koymasıdır. Söylemlerindeki gizem, abartı ve kurtuluş garantili motifler sebebiyle halka daha çabuk ulaşabilen hür türlü oluşumun belli bir hukuki çerçeve içine alınması, söz konusu oluşumların hem kamu otoritesince denetlenmesini mümkün kılacak hem de bunların kendi kendilerini denetleme (otokontrol) mekanizmalarını geliştirecektir.

        MALİ DENETİM

        Mezkur hareketler hakkında mali kontrol, asayişi bozan unsurlara karşı önlem ve toplumun değerlerini koruma hususlarını içeren kanuni denetimlerin mümkün hale getirilmesi, merdiven altı tabir edilebilecek oluşumlara kapı aralanmasına da mani olacaktır.

        Toplum içindeki sosyal yapıları yasaklama ile sonuç alınamayacağı açıktır. Bundan dolayı, bu tür sosyal örgütlenmelerin yasal bir zeminde hareket etmelerinin sağlanması şarttır. Eğer bu kanuni denetim mekanizması kurulmazsa dinin kutsallarının ticaretini yapandan, din adına şantaj üretene veya menfi davranışlarını din adına meşrulaştırmak isteyene kadar birçok kişi veya grupların oluşması kaçınılmazdır.

        KANGREN OLMUŞ PARÇA

        Asayiş sorunu olduktan sonra fark edilen yapılara karşı vücudun kangren olmuş bir parçasının kesilip atılmasından farklı bir çözüm sunulamayacağı aşikardır. Yasal zeminin evvelemirde oluşturulması, toplumun geleceği olan gençlerin bu tür yapılara eğilimi ve katılımını ciddi oranda engelleyecektir.

        Aynı şekilde yasal boşluktan yararlanan ve kendilerini dini bir görünüm veren kişi veya gruplar da toplum içinde ciddi huzursuzlukların doğmasına hatta dini anlayış ve yaşayışta kayıplara ve kaygılara yol açacaktır.

        MÜCADELE HALKLA BİRLİKTE VERİLECEK

        Raporu özetledikten sonra gelelim analizlerimize;

        Toplumu zehirleyen, ayrıştıran ve devlete olan bağını zedeleyen legal görünümlü illegal yapılarla mücadelenin kolay bir iş olmadığının farkındayız. Öncelikle siyasetin bu alandan elini çekmesi gerekiyor. Çünkü seçim zamanı gidip buralardan oy isteniyor. Örgütlü yapıları kitlelere ulaşabilmek için çoğu zaman kullanılıyor. Bu yapılar bir anlamda siyasetin arka bahçesi olarak görülüyor. Buralardan güç devşiriliyor.

        Bu yanlıştan süratle dönülmeli…

        Diğer kritik konu mücadeleye halkın vereceği destektir. Bu mücadele halkın isteği ve kıymetli katkısı olmadan kazanılamaz. Önceki tecrübelerimiz; özellikle PKK’nın sözde kırsal saha yapılanması ve 2015-2016 yıllarında sözde gençlik kolu YDG-H hareketi ile şehirlerde başlattığı hendek-barikat olaylarının güvenlik güçlerimiz ile birlikte halkın verdiği mücadeleyle kazanıldığı gerçeğini bize gösteriyor.

        Bölge halkı, şehirlerini ve sokaklarını çatışma alanına çeviren, evlerini harap eden, evlatlarını ellerinden alan terör örgütüne karşı çıktı. Halkın sağduyusu ile bu mücadele kazanıldı.

        Bu kanserli hücrelerin kesilip atılması için yine yerel halkın desteğine ve iradesine ihtiyaç var.

        Devletin refleksi akıldır. Er ya da geç gerçeklik akla dönüşür…

        Akla aykırı olan er ya da geç tasfiye olur.

        İnsanlar yaşlanıp tecrübe kazandıkça, akıllandıkça gerçeğe yaslanır. Gerçeklik önünde sonunda akla dayalı hale gelir. Bir şey akla dayalı değilse sonunda tasfiye olur.

        Bir şey akla aykırı ise vatandaş da onu tasfiye eder.

        Siyaset belirli dönem bu yapılarla içli dışlı olsa da halkın da desteğiyle özellikle devlet mekanizmalarından bunların tasfiyesi gerekiyor. Bunun için insanların da ikna edilmesi gerekiyor.

        Halkın meskun mahal çatışmaları döneminde olduğu gibi kapıyı açıp devletine, “Gir, içeriyi temizle” demesi lazım.

        Emin olun bunu diyenler çoğalacaktır...

        Türkiye’nin önümüzdeki iki yılında acil, kaçınılmaz mücadele sahası burasıdır…

        Diğer Yazılar