Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Tarih açıklandı: 1 Kasım. Dejavu gibi olacak ama 7 Haziran’da yaptığımız gibi, aynı partilere, aynı liderlere ve hatta büyük oranda aynı milletvekilleri adaylarına oy vermek üzere 1 Kasım’da sandığa gideceğiz. Şu son 2 ay içinde herhangi bir partinin yeni bir “oyun planı” ya da “manifesto” ilan ettiğini duymadığımıza göre, aslında aynı parti politikalarını oyluyor olacağız. Albert Einstein, “Akıllı insan, aynı şeyleri tekrar tekrar yapıp farklı sonuçlar beklemeyendir” demiş. Bakalım biz ne kadar akıllıyız, göreceğiz.

        Gelelim seçimler öncesinde durum testine...

        Lafı fazla uzatmadan yekten konuya girmek istiyorum. Yılbaşından beri piyasaları kasıp kavuran satış dalgası arasında, gelişen ülkeler içinde en fazla “dayak yiyenlerden” biri Türkiye.

        Bloomberg’in istatistiklerine göre, 25 gelişen ülke arasında 10 yıllık tahvil faizi yılbaşından beri en fazla artan ülke biziz. Türkiye 10 yıllık devlet tahvili faizi yılbaşında yüzde 8’lerdeyken, 8 ay sonunda 220 baz puan artıp yüzde 10.20’lere çıkmış durumda. Bizim arkamızdan gelen ülkeler, 190 baz puanla Peru, 160 baz puanla Brezilya, 100 baz puanla Kolombiya, 95 baz puanla Endonezya ve 50 baz puanla Şili. Burada bir noktaya dikkat çekmek istiyorum: Türkiye dışındaki ülkeler ya emtia üreticisi ve sert düşen emtia fiyatlarının kurbanları (Peru, Şili-bakır, Brezilya, Kolombiya-petrol) ya da Çin’in yuanı devalüe etmesinin ardından zora düşen ülkeler (Endonezya).

        Bir başka istatistik de kur tarafından. Yine Bloomberg’in istatistiklerine göre 40 gelişen ülke kuru arasında yılbaşından beri yüzde 20 ile 3’üncü en fazla değer kaybeden kur Türk Lirası. Sene başında Türk Lirası, ABD Doları karşısında 2.30 seviyesindeyken ağustos sonu itibarıyla yüzde 20 değer kaybederek 2.92’ye yükseldi. Bu 8 aylık süre içinde ABD Doları’na karşı bizden daha kötü performans gösteren 2 kur, yüzde 27 ile Kolombiya Pezosu ve yüzde 25 ile Brezilya Reali. Hemen arkamızdan gelen ülke kurları ise yüzde 17 kayıpla Malezya Ringiti, yüzde 15 ile Rus Rublesi. Anlaşılacağı üzere burada da benzer bir sıkıntı var. Gelişen ülke kurları içinde ABD Doları’na karşı en fazla değer kaybeden ilk 5 kurun 4’ü yine ya emtia üreticisi ya da Çin kazazedesi.

        O zaman konu netleştiğine göre şu soruyu sorabiliriz: Emtia üreticisi olmadığımızı, hatta düşen emtia fiyatlarının (örneğin petrol) bizi pozitif etkilediğini biliyorsak, üzerine bir de yuanı devalüe eden Çin’e mal satamamak gibi bir derdimiz (Çin’den 25 milyar dolar ithalata karşılık 5 milyar dolar ihracat yapabiliyoruz) olmadığını da eklersek, bizim en fazla tahribat alan ülkeler arasında ne işimiz var?

        Bu sorunun cevabı sanırım hepimizin malumu: İç siyasetle artan risk primimiz ve geleceğe dönük siyasi endişeler.

        Derecelendirme kurumlarından ikisi, Moody’s ve Fitch bu hafta arka arkaya açıklamalar yaptı. Fitch, Türkiye’nin 2015 büyüme tahminini yüzde 2.5’e indirebileceğini söylerken, “Yeni seçimler, ülkenin yurtiçi ve yurtdışı sıkıntılarını artıran siyasi belirsizliğin devam etmesine yol açıyor” dedi. Bir başka kurum Moody’s ise yine benzer bir tonda “Erken seçime gidilecek olması, Türkiye’nin siyasi belirsizliğini artırıyor ve bu durumda ülkenin kredi görünümü açısından olumsuzluk yaratıyor” dedi.

        Yatırımcı son 1.5 yılda 3 seçim tamamlamış bir ülkenin, yeni bir genel seçimlerin ardından, hele küresel piyasalarda son dönemlerin en sert satışlarının yaşandığı bir dönemde, bir hükümet dahi oluşturamadan yeniden seçime gitmesini anlayamıyor.

        Üstelik mevcut anketlerin, kalan 2 aylık süre içinde büyük bir değişim olmadığı takdirde 1 Kasım seçimlerinde 7 Haziran seçimlerine benzer bir sonuç çıkacağını gösterdiğini görünce de sadece “anlamamakla kalmayıp ürküp satışa geçiyor”.

        Bu durumda elde ne kalıyor?

        2015’in artık kayıp bir yıl olduğu gerçeği üzerine, seçimlerin huzurlu, demokratik bir şekilde gerçekleşmesini ve 2 Kasım sabahı seçmenin-yatırımcının bir kez daha aklının netleşmesi ve sonuçların da siyasi irade olarak ortaya çıkmasını beklemek kalıyor.

        Diğer Yazılar