Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Haftanın en önemli olayı şüphesiz FED’in 10 yıl sonra faizlerini yeniden artırmasıydı. 2009’dan beri “0- 0.25” bandında olan FED faizleri bu hafta 0.25-0.50 bandına çıktı. Böylece son 2 yıldır devam eden FED’in normalleşmesi tamamlanmış oldu. İyi mi oldu? Kötü mü oldu? Bunu uzunca tartıştık. Ben nette “belirsizlik kalktı” söylemine dayanarak “iyi oldu” diyenlerdenim. Bu konuda 2016’da FED faiz artışı sonrası “nasıl bir piyasa” bizi bekliyor? Önümüzdeki haftalarda yazı dizisi olarak yazacağım.

        Bu cumartesi sabahının konusu ise Türkiye’nin uzun süredir politik ilişkilerini dondurduğu İsrail ile yeniden görüşmelerin başlaması.

        Hatırlanacağı gibi 2009 Davos’ta “one minute” ile alevlenen ve 2011’de İsrail’in Mavi Marmara baskını ile zirve yapan kriz sonunda, büyükelçiler karşılıklı olarak geri çekilmiş ve diplomatik temsil ikinci kâtip seviyesine kadar indirilmişti. Türkiye, “tazminat, özür ve Gazze ablukasının kaldırılması” şartları yerine gelmeden, ilişkilerin yeniden normalleşmesinin mümkün olmadığını belirtmişti. Uzunca bir süre diplomatik ilişkiler “buzdolabında” tutulurken, yılın ortasında iki ülke Dışişleri Müsteşarları aracılığı ile başlayan görüşmeler bu hafta itibarıyla hızlandı ve en son Türk tarafından “Nihai anlaşmaya yakınız” açıklaması geldi.

        İşin politik, vicdani ve siyasi taraflarını bu yazının içeriğine dahil etmiyorum. Bu açılar önemli olmadığı için değil. Bilakis çıkarımları kişiden kişiye değişmek koşulu ile bahsi geçen 3 konu başlığının da çok önemli olduğunu biliyorum. Ancak işimiz gereği konunun ekonomik ve enerji bağlamında eko-politik kısımlarını öne çıkarmayı hedefliyorum.

        İSRAİL EKONOMİSİ VE TÜRKİYE

        İsrail’in toplam GSMH rakamı 290 milyar dolar ve toplam ihracatı da 50 milyar dolar seviyesinde. Ülke kabaca yüzde 3 civarında cari açık veriyor. Yıllık ithalatı ise 65 milyar dolar. Son dönemde küresel durgunluk İsrail’i de vurmuş durumda. 2000-2010 arası ortalama yüzde 4 büyüyen ülke son birkaç yıldır yüzde 2’ler bandında gidiyor .

        Türkiye’nin İsrail’e 2015 sonunda toplam ihracatının yaklaşık 2.7 milyar dolar olması bekleniyor. İthalatı ise 1.7 milyar dolar seviyesinde olacak. Yani toplam dış ticaretimiz 4.4 milyar dolar seviyesinde. Bu açıdan bakıldığında rakamın Türkiye’nin toplam 350 milyar dolarlık dış ticaretinde payı yüzde 1.5 bile değil. Türkiye İsrail’e, başta otomotiv olmak üzere, çelik, inşaat malzemesi ve mücevher satarken, petrol ürünleri, yüksek teknolojili ürünler, kimyasallar, tıbbi cihazlar ve savaş taşıtları alıyor.

        Görüleceği üzere eğer siyasi ve politik anlamada nihai anlaşma sağlanırsa, başta otomotiv sektörü olmak üzere İsrail’e ihracatımızın artması ve karşılığında da petrol ürünleri olmak üzere ithalatın gerçekleşmesi mümkün.

        Ancak 750 milyar dolarlık Türk ekonomisi için ekonomik anlamda İsrail ile artacak ticaret hacmi çok büyük bir beklenti oluşturmayacaktır.

        ENERJİ ASIL KALEM

        Bilindiği üzere İsrail’in Akdeniz açıklarında Leviathan denilen bölgede son dönemlerin en büyük doğalgaz rezervi bulundu. Bu sahada yaklaşık 530 milyar metreküp (bcm) gaz olduğu tahmin ediliyor. Bu gazın 2017 yılı itibarıyla çıkartılması ve dağıtılması söz konusu olacak. Gazın Ürdün üzerinden Mısır’a ya da Türkiye üzerinden Avrupa’ya ulaştırılması iki ana proje olarak ortada duruyor. Türkiye’ye bu gazın 8 ila 10 bcm’lik kısmının boru hattı ile getirilmesi konusunda Türk ve İsrailli şirketlerin oluşturduğu konsorsiyum çalışıyor.

        Toplam doğalgaz ihtiyacının yüzde 55’ini Rusya’dan sağlayan Türkiye için, yumurtaları aynı sepete konmaması ve stratejik anlamda gaz tedarikçilerinin çeşitlendirilmesi sanırım olası bir İsrail-Türkiye yakınlaşmasının en önemli meyvesi olacak.

        Ancak bu kadar kolay mı? Bölgeden yakın zamanda “gidecekmiş” gibi durmayan Rusya ne der? O da bir sonraki yazının konusu olsun.

        Diğer Yazılar