Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Cuma günü hem ABD’de hem de Avrupa’da 2. çeyrek büyüme oranları açıklandı. ABD’nin geçtiğimiz 3 aydaki büyümesini yıllık olarak okursak ortaya sadece yüzde 1.2’lik büyüme çıkıyor. Beklentinin neredeyse yarısı. Yılın ilk 6 ayı sonrası yıllık % 1’lik büyüme, 2010’dan beri ortalama % 2 büyüyen ABD ekonomisinin en kötü 6 ayının 2016’nın ilk yarısı olduğunu söylüyor. Yıl sonu daha önce aşağıya revize edilmiş yüzde 2’lik büyüme bile şu an tehlikede.

        Gelelim Avrupa’ya. AB’de yılın ilk çeyreğinde % 0.6’lık bir büyüme vardı. Dün açıklanan veriye göre 2. çeyrek bunun yarısı kadar, % 0.3 gelmiş. AB’nin en büyük ikinci ekonomisi Fransa ise büyümede “0” çekmiş vaziyette. Daha Brexit’in etkilerini yaşamamış olan AB ekonomisinde yıl sonu yüzde 1.4 hedefi ciddi tehlikeye girdi.

        Büyüme kaleminden gitmişken Brexit sonrası İngiltere’nin bu sene sonunda üst üste daralarak resesyona gireceğini, Meksika ekonomisinin 3 sene sonra yeniden daraldığını da hatırlayayım.

        ŞİMDİ NE OLACAK?

        Büyüme oranları her yerde geriliyor. Elimizde iyi bir istihdam artışı yaratabilen ABD ekonomisi vardı, şimdi o da tekliyor.

        Bu durumda akla hemen merkez bankalarının en iyi bildiği şey olan “para basmak ve faizleri düşürmek” geliyor. Nitekim büyüme konusunda bir başka kazazede Japonya, daha yeni parasal genişleme paketini 28 trilyon yen (280 milyar dolar) daha artırdı.

        BU PİLAV DAHA FAZLA SU KALDIRIR MI?

        Aylık ortalama 80 milyar Euro’luk tahvil alımı yapan Avrupa Merkez Bankası’nın faizi eksi 0.4. Japonya’da eksi 0.1. ABD’de ise 7 yıl sonra 25 baz puan artırabilen faizin mevcut seviyesi sadece yüzde 0.5. Bütün dünyada ikinci piyasada işlem gören 50 trilyon dolarlık farklı ülkelerin tahvil stokunun 10 trilyon dolarlık kısmı zaten negatif faizde.

        Merkez bankalarının “ekonomileri ipten almak” amacıyla başlatılan parasal genişleme operasyonlarının günümüzde geldiği yer “negatif faiz” bu gidişle eli kulağında olduğunu düşündüğüm son safha da “helikopter parası” yani mali politikaların devreye girmesi ve karşılıksız para yaratılması.

        Dünya yeniden “büyüyememe sendromu”na girmişken, bizde durum “darbe girişimi sonrası yaraları sarma” modu. Geçen 2 haftada ekonomi yönetiminden açık tutulan piyasalara herkes geçer not aldı. Tahribat var mı? Var! Durum çok kötü mü? Hayır!

        Yatırımcı “en kötünün geride kaldığına” inanıyor mu? Hem “Evet”, hem “Hayır”.

        Yerli yatırımcı “neyin ne olduğu” konusunda daha net, ama özellikle yabancı yatırımcı hâlâ tedirgin ve Türk varlıkları konusunda mesafeli.

        Küresel ekonominin yeniden sallanmaya başladığı bir ortamda bizim içeride ve daha önemlisi dışarıda işi çok sıkı tutmamız lazım. Unutmayalım dışarıda hava bozduğunda bizim gemi şu ara çok sallanabilir.

        Diğer Yazılar