Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        3 Merkez Bankası bu hafta kararını açıkladı. Önce Japon Merkez Bankası BOJ, arkasından FED ve en sonunda da TCMB. Hepsi farklı tonda olan 3 açıklama, piyasalar açısından da farklı değerlendirildi. Aşağıda 3 bankanın açıklamasına ayrı ayrı yer vereceğim. Ama en sonda söyleyeceğimi başta ifade edeyim, “Merkez bankaları artık cephanelerini bitirmiş ve oyundan çıkmak istiyorlar”.

        FED ARALIK AYINI İŞARET ETTİ

        Eylül ayı toplantısında aslında kimsenin FED’den faiz artırımı beklediği yoktu. Toplantı öncesi faiz artışı beklentisi yüzde 20 bile değildi. Nitekim FED de faiz artışı yapmadı. Ancak önemli olan faiz kararı değildi. Herkesin merakla beklediği “FED bu yıl faiz artışı yapacak mı?” sorusuna cevap olacak bir açıklamaydı. FED Başkanı Janet Yellen toplantı sonunda bu soruya “Mevcut ekonomik şartlar devam ederse bu yıl bir faiz artışını makul görüyorum” diyerek cevap verdi. Yani “aralık ayı”nı işaret etti. Bugün itibarıyla FED vadeli kontratları aralık ayındaki faiz artırım ihtimalini yüzde 60 öngörüyor. Peki piyasa nasıl cevap verdi? Tahvil faizleri düştü, borsalar çıktı ve dolar değer kaybetti. Sanki FED “Faizleri hiç artırmayacağım” demişçesine bir fiyatlama. Aklınıza yatmadı değil mi? Açıklayayım; FED bu yıl büyük ihtimalle bir artırım olacağını ifade etmesinin yanında, “Önümüzdeki yıllarda da son derece yavaş faiz artırımları olacak” dedi. İşte piyasanın sevdiği, ifadenin bu kısmıydı. Ben de FED’in açıklamasının bu kısmını önemsemekle beraber, özellikle tahvil faizlerinde iyimserliğin aşırı olduğunu ve burada (bu açıklamaya rağmen) sert bir düzeltmeye hazır olunması gerektiğini düşünüyorum.

        Şimdi gelelim Japon Merkez Bankası BOJ’a. Japonlarda toplantı öncesi farklı beklentiler vardı. Kimi mevcut aylık 80 trilyon yenlik varlık alımının artırılmasını, kimi eksi 0.1 olan politika faizinin daha da aşağıya çekilmesini bekliyordu. BOJ her ikisini de yapmadı. Ancak kapıyı tam olarak kapatmadı ve “Gerekirse bunları da yaparım” dedi. BOJ’un açıklaması artık varlık alımlarının kısa vadeli tahvillerde olacağı ve uzun vadeli tahvilleri sıfırın üzerinde tutmayı hedefleyeceği oldu. Yani BOJ diyor ki, “Ben size negatif faizle para verip kısa vadeli tahvil alabilirim, ancak uzun vadeyi piyasa belirleyecek”. Önemli bir açıklama. BOJ artık cephe küçültüp 4.5 trilyon dolara çıkan bütçeyi büyütmek yerine daha efektif kullanmaya çalışıyor.

        Son durak TCMB. Bizde 25 baz puanlık faiz indirimi bekleniyordu. Beklendiği gibi oldu ve faiz koridorunun üst bandı yüzde 8.25’e indi. TCMB açıklamasında da bir değişikliğe gitti ve “sıkı para politikası” yerine “temkinli duruş” dedi. Bu ne demek? TCMB’nin mevcut % 8’ler civarındaki TÜFE ve % 8.4’lerdeki çekirdek enflasyondan çekinmediği ancak ekonomik aktivitedeki soğumayı daha fazla önemsediği anlamına geliyor. TCMB’ye göre ekonomideki soğuma beklediğinden daha sert. Dolayısıyla talep yoluyla bir enflasyon baskısı pek mümkün değil. Ben TCMB’nin üst banttan ve alt banttan da 25’er baz puanlık indirimlerle önümüzdeki 2 ayda “sadeleştirmeyi” tamamlayıp, % 7 alt bant, % 7.5 politika faizi ve % 8 üst bant ile bu süreci tamamlayacağını düşünüyorum. Bu beklenti piyasayla da uyumlu gözüküyor. Ancak burada bir risk var. Son 7 aydır TCMB’nin yaptığı 250 baz puanlık faiz indirimlerine kısa vadeli tahvil faizleri 150- 200 baz puan düşüşle cevap verirken, uzun vadede bu sadece 50 baz puan. Piyasa kısa vadeye bakarken TCMB’yi indikatör alıyor ancak uzun vadede enflasyon, ülke risk primi ve kura bakıyor. Bu noktada da TCMB’nin sadeleşmeyi bitirdiği noktada (eğer yukarıda saydığım şartlar sağlanmazsa) özellikle uzun vadeli faizler konusunda etkisinin ciddi azaldığı bir döneme girebiliriz.

        Sonuçta merkez bankaları bütün dünyada, aynı anda “artık oyunun sonuna gelindiğini ve kendi görevlerinin tamamlanmak üzere olduğunu” söylüyor. Artık sorumluluk ve yetki siyasilerin.

        Diğer Yazılar