Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Geçen hafta İngiltere’nin başkenti Londra’daydım bu hafta ABD’de, Washington DC’deyim. Aklınızdan “Güzel geziyorsun” diye geçiyor olabilir. Ama durum (maalesef) öyle değil, ciddi ciddi çalışıyorum. Burada bulunmamın iki sebebi var. İlki, bu sene 35’incisi yapılan Türk Amerikan İş Konseyi’ni (ATC) takip etmek. Bu konsey her yıl Washington DC’de ABD-Türkiye ilişkileri üstüne konferans düzenleyip Türk ve ABD’li özel sektör ve devlet temsilcilerini bir araya getirerek yeni fırsatlar yaratılmasına ve mevcut durumun analizinin yapılmasına olanak sağlıyor. ATC bünyesinde savunma, turizm, inşaat ve enerji, üretim, eğitim, sağlık, finans ve yatırım, iletişim gibi sektörlerde ABD ya da Türkiye’de kurulmuş, iki ülke arasında ticaret yapan, KOBİ segmentinden çokuluslu şirketlere kadar yüzlerce şirket bulunuyor.

        TTIP OLACAK MI? TÜRKİYE NERESİNDE DURACAK?

        ATC konferansının ilk gününde en önemli panellerden biri ABD ticaret temsilcisi Michael Froman ile TC Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek’in katıldığı paneldi. ABD ve Türkiye arasında 16-17 milyar dolarlık bir ticaret hacmi var. Bu rakam son 10 yılda yüzde 50 artmış. Bu kulağa fena gelmiyor ancak iki ülkenin büyüklüğü düşünüldüğünde yetersiz. İki yetkili de “Önce 20 milyar $ bariyerini aşalım” hedefini ortaya koydu ama Türk tarafının derdi tahmin edileceği gibi başka. Türkiye, ABD’deki seçimlerden sonra hızlanması beklenen ABD ve Avrupa arasındaki serbest ticaret anlaşması görüşmeleri (TTIP) sonrası oluşacak ortak pazara (AB Gümrük Birliği iddiasıyla) doğrudan dahil edilmeyi talep ediyor. Bu talep AB tarafında havada kalıyor. ABD tarafında ise politik bir cevapla kapı tam kapanmıyor. Froman der ki: “Müttefik ülke, NATO üyesi. Türkiye bir şekilde bu sisteme dahil olmalı.” Evet ama nasıl? Sorunun cevabını ABD seçimlerinden sonra gelecek yeni hükümet verecek. Demokrat Clinton’ın kazanması durumunda sanırım ABD tarafı Türkiye’nin TTIP üyeliğini, “müttefik ve NATO üyesi” söylemini sürdürüp “iki ülkenin dünya meselelerine bakışı, politik görüş benzerlikleri/farklılıkları” ölçeğinde sonlandıracak gibi. Cumhuriyetçi’ler kazanırsa sanırım sürünceme kalmayacak, çünkü Trump TTIP görüşmelerini sonlandıracağını açıkladı.

        ENTERESAN BİR PANEL: ABD TÜRKİYE GIDA KONFERANSI

        Türkiye’nin en büyük dış ticaret fazlası verdiği iki alandan biri olan gıda sektörü temsilcileri de konferanstaydı. Yıllık 12 milyar dolara yakın ihracatın yapıldığı Türk gıda sektörünün rekabetçi olduğu coğrafyalar AB, Rusya, Ortadoğu ve Afrika. Ancak birçok Amerikalı şirket Türk tarım ve gıda sektöründe iş yapıyor. Bunların Türkiye’ye olan yatırımlarını gözden geçirip yeni fırsatlar aradıklarını gözlemledim. Türk tarafı ise Amerikan pazarında var olmak istiyor. Bu çerçevede enteresan bir panelde, ABD tarafından Mısır Üreticileri Derneği başkanı ile Şeker Üreticileri Derneği CEO’sunun katıldığı, Türk tarafından da Nişasta ve Glikoz Üreticileri Derneği başkanının hazır bulunduğu bir tartışmayı izledim. Dünyanın her yerinde glikozun, mısır nişastası ya da şekerpancarı/ şekerkamışı üzerinden üretilmesi üzerine tartışmalar yaşanır, düzenlemeler yapılır. Mısır ve pancar üreticileri ayrı kamplarda kalırlar. Ancak ABD’de durum değişmişe benziyor.

        Amerika’da kamunun aldığı önlemlerle (FDA) çocuklarda şekerli sıvı ve şekerleme edinme ve tüketme hızı durdurulmuş. Okul çağındaki çocuklara yoğun spor egzersizleri zorunluluk haline getirilmiş. Bu şekilde obezite sorunu da kontrol altına alınmaya çalışılıyor. ABD’de şimdi tartışılan konu tüketilen her paketli gıda ürününde “ne kadar işlenmiş şeker” olduğunun yazılması ve bu, ABD için ideal oran olan yüzde 10’un üzerinde ise ürünlere “uyarı” işaretinin konulması! Bizim de artık “şekerin kaynağı” tartışmalarından “Raflarda satılan ürünlerde ne kadar işlenmiş şeker var?”, “Tüketici ne yediğini biliyor mu?” kısmına geçmemiz gerek sanırım.

        Buraya gelmemin iki sebebi var demiştim. Diğeri de ABD seçimleri. 8 Kasım’a 5 gün kaldı ve seçim öncesi inanılmaz şeyler oluyor burada. FBI, Hillary Clinton’ı yeniden e-mail’leri konusunda suçladı ve ortalık birbirine girdi. Bu konudaki izlenimlerimi de bir sonraki yazımda detaylı anlatacağım.

        Diğer Yazılar