Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Suriye’den gelen ve herkesin kanını donduran görüntülerin kimyasal silah kullanımı sonrası ortaya çıktığının anlaşılmasının hemen ardından, ABD Başkanı Trump şöyle bir açıklama yaptı: “Suriye’de kırmızı çizgimiz aşıldı. Bunun bir karşılığı olacak.”

        Bu açıklamayı yaptığı sırada Suriye’de durum neydi bir hatırlayalım. Rusya ve İran, Suriye’de Esad yönetiminin arkasında duruyor ve Şam dışarıdan gelen bu destekle muhalifleri ciddi zorluyordu. Rusya, Suriye’de Lazkiye şehrinde üs kurmuş, ayrıca S400 füzelerini de buraya konuşlandırarak bölgede ciddi bir “hamle üstünlüğüne” kavuşmuştu. İran ise bölgedeki diğer önemli ve Esad yönetiminin destekçisi ülkelerden biriydi. Tahran tarafından gönderilen birlikler, Esad yönetimi ile birlikte Suriye’de savaşıyordu.

        Diğer yandan ABD’nin bölgedeki varlığı ise, Obama yönetimi sırasında “işlerin ağırdan alınması ve bölgenin boş bırakılması” sebebi ile Esad karşıtı yerel güçler üzerinden hissediliyordu. Ancak son dönemde Rusya ile İran’ın desteği ve ABD yönetiminin pasif kalması sebebiyle dünya kamuoyunda “Suriye’de yeter ki barış gelsin, Esad kalabilir” tezi rahatlıkla kabul edilebilir olmuştu.

        TRUMP ‘BEN FARKLIYIM’ DEDİ

        Suriye’de Esad’ın dünya kamuoyunda ortaya çıkan bu konsensüs ve arkasını Rusya ve İran’a dayıyor olmanın verdiği rahatlıkla yaptığı hamleler en nihayetinde “kimyasal silah” kullanımına kadar gitti. Şam yönetimi bu suçlamayı kabul etmiyor olsa da, eldeki bulgular Esad’ın bilgisi olmadan bu bombalamanın yapılmasının mümkün olmadığını gösteriyor.

        Suriye’den “Kimyasal silah kullanıldı” haberleri tam da Florida’da Başkan Trump’ın Çin Devlet Başkanı Şi Cinping’i ağırladığı sırada geldi. Birleşmiş Milletler’in 5 daimi temsilcisinden biri olan ABD, diğer bir temsilcisi olan Çin Devlet Başkanı’nı topraklarında ağırladığı sırada yine bir başka daimi temsilci olan Rusya’nın askerlerinin de bulunduğu bir başka ülkeyi bombalama kararı alıyor. Üstelik Trump bu kararı alırken ne kendi Kongre üyelerine ne de Birleşmiş Milletler’e danışmayı, haber vermeyi düşünmedi.

        Suriye’nin ABD tarafından bombalanması kime ne mesaj verdi?

        Burada 3 ana konu var.

        İlk çıkarım şu olabilir; Trump yönetimi bütün dünyanın kanını donduran görüntülere daha fazla seyirci kalmadı ve Obama döneminden farklı olarak “dünyanın jandarması” görevini bırakmadığını gösterdi. Bu anlamda bunu insani açıdan “pozitif bir gelişme” olarak sayabiliriz. Burada akla gelen soru ise; Trump göreve gelir gelmez Suriye konusunda “DEAŞ’la mücadele konusunda Suriye’de Rusya ile birlikte çalışacağız” demişti. Ne oldu da 3 ayda fikir değiştirdi. Konunun tek başına “kimyasal silah kullanımı” olduğunu kabul etmek biraz naif kaçar diye düşünüyorum.

        Bu durumda “ikinci sav” üzerinden ilerleyebiliriz. Rusya’nın seçimlere müdahale ettiği haberleri ile bunalan, küresel ölçekte Suriye ve Kuzey Kore’de ağır diplomatik zaaf içinde olduğu iddia edilen Trump için “kimyasal silah kullanılması” imaj tazelenmesi ve algı yönetimi için ciddi bir fırsat verdi.

        Bu noktadan devam ile üçüncü tez de “müesses nizam olarak kabul edilen ABD’deki derin devletin, Cumhuriyetçi bir lider olan Trump’ı ‘fabrika ayarlarına’ geri getirdiği iddiası.

        Bu savlardan hangisinin doğru olduğunu zamanla göreceğiz. Ancak bu olaydan sonra işlerin eskisi gibi gitmeyeceğini tahmin etmek çok zor olmasa gerek. Hikâyenin Suriye üzerinden bizi nasıl etkileyebileceğini de bir sonraki yazıya bırakalım.

        Diğer Yazılar