Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İstanbul Sanayi Odası’nın (ISO) her yıl açıklamış olduğu “Türkiye’nin en büyük 500 sanayi kuruluşu” istatistiklerini dikkatle inceledim. Konunun manşetlere çıkan birçok başlığı var, gazetelerde okumuşsunuzdur. Bunları tekrarlamak niyetinde değilim.

        Ben 2016 sonu itibarıyla ortaya çıkan tabloları şu gözle sorguladım: “Geçen sene yaşanan darbe girişimi sonrasındaki ekonomik soğuma, reel sektörü iddia edildiği gibi vurmuş mu?” Birazdan bunun ayrıntılarını yazacağım ama okuyucunun gözünden kaçmaması gereken bir iki notu burada satırlara dökelim.

        Türkiye ekonomisi 2016 yılında yüzde 2.9, imalat sanayii ise yüzde 3.9 büyümüş. Bir önceki yıla göre toplam büyümede 3.2 puanlık düşüş yaşanmışken imalat sanayiinde düşüş 2 puanla sınırlı kalmış.

        Çıkarım 1: İmalat sanayii yaşanan önemli sıkıntılara rağmen genel ekonomiye oranla daha iyi performans göstermiş.

        İmalat sanayii için iki önemli gider kalemi olan kur ve faiz oranları 2016 yıl sonu itibarıyla dolar/TL’de 3.54, TL Ticari Kredi Faiz oranlarında ise ortalama yüzde 14.5 olmuş. Bu rakamlar 2015’le karşılaştırıldığında TL’de yüzde 20’lik bir devalüasyonu işaret ederken, faiz oranlarında tahminlerin aksine 1.5 puanlık düşüş olmuş.

        Çıkarım 2: Döviz açık pozisyonu olanlar için kâbus bir yıl olurken, faiz ödemeleri zannedildiğinin aksine azalmış.

        ISO 500’e giren şirketlerin yarattığı sanayi katma değerin toplam GSYH içindeki payı, 2016 yılında yüzde 7.1, olmuş. Bu oran 2015’te yüzde 6.5’miş. Diğer tarafta toplam imalat sanayiinin milli gelir içindeki payı 2017’de bir önceki senede olduğu gibi hiç değişmeden yüzde 16.7’de kalmış.

        Çıkarım 3: Genel anlamda imalat sanayiinin GSYH içindeki payında bir artış görülmemekle beraber Türk sanayiinin en büyük 500 şirketinin GSYH içindeki payı artmış. Bir başka ifade ile devler seneyi diğerlerine göre çok daha iyi geçirmiş.

        Bu listenin ilk 50 kuruluşunun 2015 yılındaki vergi öncesi dönem kârı yüzde 44’ken, 2016 yılında 4.7 puan artarak 48.7’ye çıkmış. İkinci 50 kuruluşun da vergi öncesi kârı yüzde 11.5’ten yüzde 21.4’e yükselmiş. ISO 500 geneline baktığımızda 2015’te yüzde 5.2 olan vergi öncesi kâr 2016 sonunda 28.4’e çıkmış.

        Çıkarım 4: Genel olarak ISO 500 şirketleri kârlılık anlamında 2016’da oldukça iyi bir sene geçirirken, listenin üstlerindeki devlere doğru gidildikçe bu oran iyice yükselmiş.

        Şimdi de birkaç istatistik verelim...

        ISO 500 şirketlerinin ödediği faiz, 2015 yılında yüzde 25 artarken 2016 yılında yüzde 18.8 artmış. Ayrıca sektör özkaynaklarını da 2016 yılında reel olarak artırabilmiş. 2014’te yüzde 7.8, 2015’te yüzde 4.6 büyüme ile enflasyonun altında kaldığı için reel olarak eriyen özkaynaklar 2016 yılında yüzde 15.2 büyüyerek reel olarak artmış.

        Şimdi durum bu... O zaman aklımıza gelen soruları soralım...

        - 2016 yılında içeride onca olup bitene rağmen kur artışı ve küresel ekonomideki toparlama ve ihracat odaklı rekabetçi üretim yapan ISO 500 şirketleri oldukça iyi sonuçlar alırken diğer reel sektör oyuncularında durum niye farklı?

        - Bahsedildiği gibi “kur artışı reel sektörün belini kırıyor” ise ISO 500’ün sonuçlarına bunlar niye yansımamış?

        - Faiz harcamalarının ISO 500 şirketlerinde göreceli payı 2016’da azalmışsa, biz bu sene 180 milyar TL’ye kadar çıkan KGF kredileri ile hangi sektörleri ve reel sektör oyuncularının imdadına koşmuşuz?

        - ISO 500’ün ilk 10 sıralamasında 6 otomotiv şirketi, 2 demir çelik ve 1 dayanaklı tüketim malzemesi üreten şirketin bulunması bize ihracat stratejisi, faiz-kur döngüsü ve teşvikler konusunda bir şey söylüyor mu?

        Diğer Yazılar