Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Soğuk havalarda yaşamımızı daha çok içeride yani kapalı ortamlarda geçiriyoruz. Virüsler içeriyi seviyor. Çocuklar ne kadar çok içeride kalırlarsa o kadar çok hastalanmaya yatkın oluyor

        SOĞUK havalarla beraber yaşamımızı daha çok kapalı ortamlarda geçirmeye başlıyoruz. Bu durum özellikle günlerinin çocuğunu diğer çocuklarla birlikte yuva, kreş, okul ortamlarında geçiren çocukları etkiliyor. Soğuğa alışkın ülkelerin aksine bizde hava soğuksa çocukları teneffüs için bahçeye bile çıkarmayan okullar var. Bu da kapalı ortamlardaki virüslerin yayılması için uygun şartları sağlıyor. Oysa ki bir Kuzeyli atasözü şöyle diyor: “Soğuk hava yoktur, yetersiz giysi vardır”.

        Çocuklar ne kadar çok içeride kalırlarsa o kadar çok hastalanmaya yatkın oluyorlar. Kış şartlarında özellikle okullarda sık karşılaşılan hastalıklar ve bunlarla ilgili korunma yöntemlerini Anadolu Sağlık Merkezi Çocuk Sağlığı ve Hastalıkları Uzmanı Dr. Ayşe Sokullu’ya danıştım...

        EN YAYGIN KIŞ HASTALIKLARI

        Özellikle okul gibi kalabalık ortamları çok seven birtakım virüsler ekim ayından itibaren kendini göstermeye başlayarak kış döneminde artıyor. Kış aylarında, çocuklarda en fazla virüsler ve bakteriler yoluyla bulaşan hastalıklar görülüyor. Çünkü virüsler, enfekte damlacıkların havada asılı kalması ve bunların solunum yoluyla alınması sonucu, bir çocuktan diğerine ya da bir erişkinden çocuğa kolayca bulaşabiliyor.

        Bunların en başında rinovirüs, parainfluenza, el-ayak-ağız hastalıkları (coxsackie virüs) görülüyor.

        Parainfluenza virüsü, ses tellerine yakın yerleri tutuyor ve köpek havlama sesine benzer bir öksürüğe neden olabiliyor. Rinovirüs ise nezle yapıyor. Daha çok burun kısmını tutarken, burun akıntısı ve baş ağrılarıyla belirti veriyor.

        Gripse influenza virüsüyle ortaya çıkan, çok daha ağır bir solunum yolu enfeksiyonu. Yüksek ateş, yaygın kas ağrısı, gözlerde akıntı ve öksürükle seyredebiliyor. Influenza virüsü çocuklarda iştah kaybı, aşırı ateş ile sıvı kayıplarına, ikincil bakteriyel enfeksiyonlarla bronşit ve zatürreelere yol açabiliyor.

        Yine solunum yoluyla bulaşan kızamık, kızamıkçık, halk arasında ‘öpücük hastalığı’ dediğimiz enfeksiyöz mononükleoz, parvovirüs ve suçiçeği vücudun çeşitli bölgelerinde döküntülere neden olabiliyor. Kızamığa bağlı zatürree gibi suçiçeğine de bağlı birtakım rahatsızlıklar meydana gelebiliyor.

        KORUYUCU TUTUMLAR

        Enfeksiyonlar en çok elle bulaşıyor. Özellikle grip virüsleri plastik, tahta gibi çocukların dokundukları eşyalarda 24 saate yakın barınabiliyor. En çok damlacık enfeksiyonuyla bulaşan virüsler, öksürme, aksırmayla havaya asılı kalan tükürük parçalarında yaşıyor. Kalabalık olduğunda çocukların bu havayı soluması kolaylaşıyor.

        Sınıfların ve tuvaletlerin düzenli olarak temizlenmesi, havalandırılması gibi ortam hijyeninin sağlanmasında okula; ellerin sık yıkanması, hapşırma ve burun temizliği için kullanılan materyallerin ortama bırakılmaması, yemekhanedeki kişiye özel malzemelerin ortak kullanılmaması gibi davranışları çocuğa kazandırmak konusundaysa öğretmenlere çok iş düşüyor. El yıkama alışkanlığı enfeksiyona karşı korunmada büyük önem taşıyor. Bu anlamda sınıflara küçük lavabolar konulabilir ya da temizlik araları yapılabilir.

        Hasta çocukların, enfeksiyonu diğer çocuklara bulaştırmamaları için evde istirahat etmeleri en ideal önlem. Okulda olduğu süre boyunca çocuğa, hasta olan arkadaşlarıyla öpüşmemesi veya sarılmaması, hasta olan arkadaşının kullandığı materyalleri kullanmaması, okuldayken ders aralarında ellerini yıkaması konusunda alışkanlık kazandırılmalı.

        Grip aşısı yapılmalı mı?

        İnfluenza virüs Tip A ve B’nin bir önceki yıl en sık görülen tiplerinden hazırlanan aşılar eylül-ocak ayları arasında uygulanabilirse o dönemki grip salgınından koruyucu olma olasılığı yüksek olur. Grip ülkemizde çoğunlukla aralık başından mart sonuna kadar salgın olarak görülebilen bir enfeksiyondur. Özellikle 6 ay-5 yaş çocukları, kronik hastalığı olanlar, alerjik ve astımlı olanlar aşılanmalıdır. Aşı 6 aydan sonra her yaş grubuna uygundur.

        D vitamini takviyesi

        KIŞ aylarında özellikle dışarıda her gün 30 dakikadan az zaman geçiren, bilgisayar ve televizyon önünde günde 2-3 saatten fazla kalan, yaşına göre fazla kilolu ve hareketsiz çocuklara, özellikle de buluğ çağı yaklaştığı dönemde D vitamini desteği vermek uygundur. D vitamini kemik kütlesini desteklediği gibi enfeksiyon direnci açısından yararları konusunda da çalışmalar vardır. Diğer multivitaminlerin okul çocuklarında sürekli kullanım endikasyonu yoktur, gerekli durumlarda doktor tavsiyesiyle alınmalıdır.

        Hastalıktan koruyan beslenme

        OKUL çağındaki çocuklarda bağışıklık sisteminin güçlenmesi için:

        - Güne mutlaka kahvaltıyla başlanmalı, kahvaltıda biraz karbonhidrat, protein ve yağ alınmalıdır. Yumurta çeşitleri, meyveli yoğurt, tahıllı karışım veya evde yapılmış çok şekerli olmayan bir kek yenebilir. Alınması gereken günlük kalori için kahvaltıyı tatlandırmak da önemli; pekmez ve bal mönüde olabilir.

        - Kış mevsiminde özellikle lif içeriği açısından armut, C vitamini açısından zengin narenciye, yeşilliklerden en az biri (ıspanak, pazı, brokoli, maydanozlu yemekler) yenmelidir.

        - Peynir, süt ya da yoğurt gibi süt ürünlerinden en az biri yenmelidir. Demir bakımından zengin yiyeceklerin yanında yoğurt yenmemelidir. Aksi takdirde besinin demir değeri azalır.

        - Mısır gevrekleri de içinde şeker olduğundan, çok fazla abartılmamak şartıyla yenebilir.

        - Yapılan yemeklerin içine nane gibi faydalı otlar eklenebilir.

        - Hazır paket gıdalar, şekerlemelerden uzak durulmalıdır.

        - Sokağa çok çıkmayan, yaz tatili yapamamış, güneşe çok çıkmamış çocuklara D vitamini desteği yapılmalıdır.

        - Haftada 2 kez balık gibi Omega 3’ten zengin yiyecekler yenmelidir. Ancak kış boyunca Omega 3 tabletleri alma mecburiyeti yoktur.

        - Kuru meyve ve yemişler yenmelidir.

        Aşırı koruyucu olmayın!

        ANNE-babaların bazı tutumlarına göre okulda çocukların enfeksiyona neden olan mikroorganizmalara duyarlılığı değişkenlik gösteriyor. Aşırı koruyucu tutumlar, örneğin parkta veya bahçede oynamasına, doğayla iç içe olmasına engel olmak, çocuğun doğanın mikroorganizmalarıyla tanışmasını engelliyor. Bu, çocuğun o mikroorganizmalara yanıtının daha düşük seviyede olup daha şiddetli enfeksiyon geçirmesine sebep olabiliyor. Çocuk mikroorganizmalarla ne kadar erken tanışırsa, okul çağında enfeksiyonları o kadar kolay atlatabiliyor.

        Diğer Yazılar