Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hayal etme eylemi demek, gerçekte, duygularla algılanamayan şeylerle ilgili bir tasarım oluşturmak ya da henüz var olmayan eylemlerin zihinsel değerlendirmesi. Zihnin özgür oyunu. Çocuklarda kendiliğinden olan, yetişkinlerde ise zaman içinde tozlanmış, gündelik hayatın detaylarıyla törpülenmiş, tozlarını kaldırıp harekete geçirmek için çoğunlukla çaba isteyen bir kavram...

        Çocukken çok daha içli dışlı olduğumuz masallar vasıtasıyla, içimizden gelen örselenmemiş kaynak vasıtasıyla tanıyoruz hayal gücünü, yaşımız büyüdükçe hayal ürünü olana şüpheli gözlerle bakmaya, küçümsemeye meylediyoruz. “Çocukça” buluyoruz ejderhaları, büyücüleri ve süper kahramanları... “Ben kurmaca okuyamıyorum” diyen birçok yetişkin tanıyorum; onlar için kurmaca ciddi bir iş değil. Tarih kitaplarına, biyografilere, ekonomik gidişata ciddi diyorlar genellikle. Ejderhaların ölüler ordusuyla karşılaşmasını “yalan” sayıp ev kredilerine, borsaya, evlilik programlarına, intikamlı, marazi aşklı derinliksiz dizi dünyalarına inanmayı seçiyorlar yetişkinler genellikle... Bu genel algıya rağmen Game of Thrones dünya üzerinde en heyecanla beklenen, üzerine en çok yazılıp çizilen, yeni bölümleri hack’lenerek genel kullanıma yayılan bir iş olabiliyor...

        Herkese ait, kimseye ait değil

        Şimdi düşünün, neden Westeros isminde, hayali bir kıtadaki, hayali kralların savaşı 1970’li yıllarda İstanbul’da geçen bir mahalle kavgasının hikâyesinden daha fazla izlenir? Dünyanın birçok farklı noktasında çekildiği, dev bir prodüksiyon olduğu için, çok iyi bir pazarlama takımına sahip olduğu için; evet, ama daha da önemlisi: Kimseye ait olmadığı ve aynı zamanda herkese ait olduğu için.

        Gerçekçi kurmaca kültüre özelken fantezi kurgu kültürün, zamanın ve mekânın getirdiği tüm özelliklerden uzak olma özgürlüğüne sahip. Hepimizin yaşadığı günlük hayatın sıkıcı detayları fantezinin içinde yer almıyor. Westeros’ta cep telefonları, trafik, inşaat vinçleri olamayacağı gibi aynı zamanda İstanbul’da ya da New York’ta geçen bir hikâyeye ejderha eklemek kolay değil. Fantezi kurgu aslında dünyadaki tüm insanların içinden geçtiği insani durumları, duyguları, olayları kimseye ait olmayan bir platformda sunuyor okuyucuya / izleyiciye, 7 krallığın iktidar savaşı sırasında yaşanan aile dramları, aşk ilişkileri vesairenin toplamıdır Game of Thrones da nihayetinde.

        Ejderhaları bilmek

        Fantezi kurgunun yaşayan en büyük yazarlarından Ursula K. Le Guin der ki: “Herhangi bir yerde yaşayan herhangi bir kişi, daha önce hayatında hiç görmemiş olsa da, bir ejderhanın ne olduğunu bilir...” Onu evrensel yapan ve dünyanın bin bir yerindeki insanları peşine takan kısmı da bu bence.

        Ejderhaları biliyoruz. Çocuklar gibi. İki yaşındaki bir çocuğun hayatında hiç görmediği dinozor isimli yaratığın yatağının altında saklandığını sanıp, ondan korkması gibi derinden gelen bir bağımız var ejderhalarla (büyücülerle, uçan insanlarla, dünyayı dize getiren küçük kızlarla)... Seversiniz, sevmezsiniz o ayrı ama illa ki bilirsiniz. Kadim bir bilgi bu. Çocukların gayet iyi farkında olduğu, yetişkinlerinse o tarafa bakmayı ihmal ettiği için unuttuğu...

        Le Guin diyor ki: “Yetişkinlerin çoğu fanteziden korkarlar. Çünkü fantezideki hakikatin yaşamaya mecbur edildikleri ve kabullendikleri hayatın sahteliğine, kofluğuna ve gereksizliğine, sıradanlığına karşı bir meydan okuma, hatta tehdit oluşturduğunu bilirler. Ejderhalardan korkarlar, çünkü özgürlükten korkarlar......”

        7. sezonun getirdikleri

        ‘Game of Thrones’un yedinci sezonu şimdiye kadar olanlardan bir hayli farklı. Karakterlerin üçlü beşli gruplar halinde bir araya geldiği; hikayenin tümünün Westeros’ta akmaya başladığı yedinci sezonun diğerlerinden en büyük farkı kitabın yazarı George R.R Martin’in artık senaryoya katkı sağlamıyor oluşu. Altıncı sezondan itibaren senaryodan çekilen yazarın eksikliği sıkı izleyici için bariz bir şekilde ortada...

        İkinci büyük fark da önceki sezonlarda bölümlerce süren bir yerden diğerine gitme işinin neredeyse internet hızına ulaşmış olması. Eski sezonlarda karakterler bir yerden diğerine gidene kadar akla hayale gelmez maceralar yaşarken şimdi “akşam bindik, sabah indik” tadında akıyorlar.

        Hikâyede olanlara gelince, Jon Snow tepkisel, salak, fedakâr bir kahraman olmayı sürdürürken, Cersei deli kraliçe olma yolunda azimle ilerliyor. Akla hayale gelmeyen zorluklardan geçip evlerinde buluşan Stark kızlarının çekişmesi sadık izleyicinin sinirini bozuyor. Ejderhalardan birinin öleceğini, Daenerys ve Jon’un bir şekilde aşka düşeceğini biliyoruz şimdiden, yabancı basın spekülatörleri ise Bran’in Gece Kralı olma ihtimali üzerinde konuşuyor... Görünen o ki aşırı hızlı ve G.R.R. Martin’in bakış açısından eksik olan ‘GOT’ televizyon tarihinin unutulmayanları arasındaki yıldızlı yerini çoktan aldı. Yaşasın fantezi kurgu o zaman.

        Okuma listesi

        Fantezi kurguya yeni başlayanlar için okunmadan olmayacak kitaplar:

        - Yüzüklerin Efendisi - J.R.R. Tolkien

        - Otostopçunun Galaksi Rehberi - Douglas Adams

        - Vakıf Serisi - Isaac Asimov

        - Yerdeniz Büyücüsü Serisi - Ursula K. Le Guin

        - Amerikan Tanrıları - Neil Gaiman

        - Frankenstein

        - Merry Shelley

        - Damızlık Kızın Öyküsü

        - Margaret Atwood

        - Kara Kule Serisi - Stephen King

        Diğer Yazılar