Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Eğitim denince akan sular duruyor. Her ebeveyn çocuğu için, kendi koşullarına göre mümkün olan en iyi eğitimi sağlamak adına didiniyor. Bugünkü konumuz değişen dünya ve dönüşen eğitim...

        BİZİM neslin anne babaları için eğitim deyince aklımıza ilk gelen şey “okula gitmek”, “öğretmenden öğrenmek”, “sınavlara girmek”, “ödevler yapmak”... Bu eski bir anlayışın, biz dijital göçmenlerin yani internet öncesi zamanda doğan, şimdilerin yetişkinlerinin anlayışıyla eğitim demek. Oysa ki eğitim artık başka bir şey. Gelişimi ve değişimi takip edebilmek kolay değil. Çünkü bundan 20 yıl önce internet kafelerden mail atıyor, 10 yıl önce “ince uçlu Nokia şarj” peşinde koşuyor, akşamları ailecek TV karşısında oturuyorduk.

        O sırada dünya değişti. Son 10-15 yılda yaşadığı değişim, geleceğin ne kadar öngörülemez olabileceğini net olarak gösterdi bize... İletişimimiz, yol buluşumuz, oyun oynayışımız, müzik dinleyişimiz değişti.

        Eğitim... O, bu çok büyük değişime henüz tam olarak yetişememiş gibi. Hâlâ dört duvarın arasında, hâlâ öğretmenlerin önderliğinde, hâlâ hayatla ilgili somut ve işe yarar bilgi ve becerileri vermekten biraz uzak; teoriye yakın... Biraz uzak diyorum çünkü bir değişim var. Kaçınılmaz olarak.

        Akıllı ekranlarla dolan hayatımızda, bir anne olarak çocuğumu telefon ya da tabletin (içinde ne olduğu belli olmayan) dünyasıyla yalnız bırakmayı endişe verici buluyorum. Bunun için şahsi çözümüm Youtube’dan bir şey izlenecekse Uzay’a eşlik etmek, ortak kullandığımız akıllı aletlerdeki uygulamaları sınırlı ve elbette bu aletlerle geçireceği zamanı da belli çerçevenin içinde tutmak.

        TEKNOLOJİDE GÜVENLİK İHTİYACI

        İnternet, çocuklar için bir yandan yaşadığı yerden bağımsız olarak dünyadaki birçok faydalı içeriğe erişme, bir yandan da eğitici içerik ararken abuk subuk şeylerle karşılaşma ihtimalini içinde barındıran bir gayya kuyusu. Bu yüzden benim gibi birçok ebeveyn çocuklarının dijital güvenliği hakkında endişeli. Bu durum güvenilir platformların varlığını mühim kılıyor.

        İNSANIN MODERE ETTİĞİ İÇERİK

        Geçen hafta Da Vinci’nin kurucusu Ferdinand Habsburg’un ev sahipliğinde, merkez ofisin bulunduğu Berlin’e davet edildik. Ferdinand Habsburg, 3 çocuk babası bir girişimci. Da Vinci ise 6-11 yaş aralığındaki çocuklara eğitici ve eğlendirici video içerikler sunan bir platform. Televizyon kanalı 2008’den beri Türkiye’de faaliyet gösteriyor, mobil uygulaması birkaç aydır aktif, bizde olmayan ama başka ülkelerde hayata geçirilen deneyimsel öğrenme laboratuvarları da var. İsminde hem bir bilim adamı hem de bir sanatkâr olması dolayısıyla Leonardo Da Vinci’den esinlenilmiş.

        Ferdinand Habsburg’la eğitimin geleceğini, teknolojinin bunun üzerindeki etkisini, az gelişmiş ülkelerde nitelikli eğitici materyallere ulaşmanın zorluklarını, Youtube’un kör noktalarını ve daha birçok konuyu konuşma fırsatı bulduk. Habsburg, çocuklar için tasarlanmış içeriğin algoritmalar değil insanlar tarafından seçilip yerleştirilmesinin çocuğun zararlı içerikle karşılaşmamasının yegâne yolu olduğunu belirtti.

        Bu bence Youtube’dan neden çekinmemiz gerektiğini ortaya koyması açısından önemli bir çıkarım. Oradaki moderasyon insanlar değil, algoritmalar tarafından yapıldığı için çocuğumuzun karşısına ne çıkacağından yüzde 100 emin olmamıza imkân yok. Faydalı içerik ararken zararlı içeriklere rastlanmayacağının bir garantisi yok demek bu.

        Geleceğin mesleklerini bilmiyoruz

        TEKNOLOJİK gelişmeler yüzünden hızla değişen hayatımızda çocukları tam olarak nasıl bir geleceğe hazırlamamız gerektiğini bilmeyişimiz ve eğitim sistemlerimizin bu değişimlere adapte olma kapasitesindeki eksiklik, konu eğitime gelince sormamız gereken diğer bir soru.

        Mckinsey Global Institute’nin gerçekleştirdiği “JobsLost, JobsGained” araştırmasına göre gelecekte, çocuklarımızın yüzde 65’i bugün var olmayan meslekleri uygulayacaklar.

        Bildiğimiz az şey var. Bunlardan biri çocuklarımızın bilgisayarlarla (ya da yapay zekâyla) diyelim, bizden daha iyi anlaşmaları gerektiği. Bilgisayar bazlı düşünme (computational thinking), kodlama, steam (science-fen/technology-teknoloji, engineering-mühendislik, art-sanat ve matematik) gibi kavramları gittikçe daha sık duyuyoruz ve bunların önemsendiğine şahit oluyoruz. Günlük hayat ve gelecekte ihtiyaç duyulacak beceriler bu kadar hızlı ve dramatik şekilde değişirken, her gün yeni ve gerekli kavramlar oluşup önem kazanırken, hükümetlerin kurguladığı eğitimler bu hıza yetişemiyor.

        Zekâ ve yetenek yerine sebat ve tutku

        GELECEĞİN eğitimi üzerine düşündüğümüz bir başka toplantıdaysa Eğitimpedia ve Fide Okulları kurucusu Ali Koç ve Serdar Kuzuluoğlu’yla beraberdik.

        Ali Koç eğitim felsefesi, yeni nesil çocuklar ve onların ihtiyaçları üzerine en çok kafa yormuş eğitimcilerden biri. O da Habsburg gibi “Fabrikaya işçi yetiştirmek için tasarlanmış okul modelleri şimdiki gerçeklikte asıl ihtiyaç olan soran, sorgulayan, araştıran, deneyen, merak eden çocuklar yetiştirmeye ne kadar vakıf?” diye sorgulamamız gerektiğinin altını çiziyor.

        Kitlesel eğitimin üretime mavi yakalı yetiştirme hedefinin bugün kılıf değiştirerek global şirketlere orta düzey yönetici yetiştirmeye çalıştığını ama bilgi çağının asıl hedefinin eğitimde bir paradigma değişikliğine gidilmesi olması gereğine dair düşüncesini anlattı.

        GÜZEL BOŞLUKLAR

        Çocuğun klasik eğitim sistemi tarafından “doldurulması gereken boşlukları olan eksik varlık” olarak algılandığını söyleyen Ali Koç, yaratıcılığın boşluk olmadan doğamayacağını, bu yüzden “her çocuğun kendi güzel boşlukları olması gerektiğine” inandığını belirtti. Okul ve okul dışı yoğun aktivitelerle hayatını geçiren çocuğun yaratıcı olmaya vakit bulmasının pek mümkün olmayacağını konuştuk.

        Merak ettiğim bir şeyi sordum Ali Koç’a; son zamanlarda birçok anne-babadan duyduğum bir konuyu. “Okullar, çocukların zekâ ve yeteneklerini ortaya çıkarma misyonu taşırlar mı, her çocuk zeki ya da yetenekli midir?” dedim. Koç’un buna verdiği cevabı gerçekten çok sevdim. Zekâ ve yetenektense sebat ve tutkuya inandığını söyledi... Bilinmezlerle dolu bir geleceğe çocuklarımızı hazırlarken teknikten uzaklaşıp, sadeliğe yaklaşmak gerektiğini belirten Koç, yaşam becerisi olarak belirleyici olanın insanın üzerinde yaşadığı gezegenle ve diğer insanlarla olan ilişkisi olduğunu ifade etti.

        Yani gelecekteki meslekler ve para edecek beceriler ne kadar öngörülemez ve karmaşık olsa da çocuklarımız için insana has olana yatırım yapar yani duyguları, yaratıcılığı, empatiyi, merakı, hevesi ve dayanıklılığı öne çıkarırsak yanılma ihtimalimiz pek olmayacak gibi gözüküyor. Dünyanın en zengin insanlarından biri olan, Amazon. com’un CEO’su Jeff Bezos’un dediği gibi “Nelerin değişeceğini bilemem ama 10 sene sonra neyin değişmeyeceğini bulabilirim”...

        Diğer Yazılar