Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Ülkemizi saran terör ateşi şimdilik durulmuş görünse de, İzmir iş dünyası ve sendika temsilcileri, ortak toplantı sonrası aldıkları kararla “ülke genelinde tansiyonun düşürülmesi için kamuoyuna ortak çağrıda bulunma kararı” almış.

        Şu sıralar hazırlıkları süren açıklama, her türlü endişenin, özellikle de “hakim güçleri kızdırma korkusu” taşımadan, aklın, mantığın, ülke bütünlüğünün ve menfaatlerinin gerektirdiği şekilde kaleme alınacaksa, başımızın üstünde yeri var.

        Ancak tarafların, tam bir tarafsızlık içinde gerçekleri ve alınması gereken tedbirleri, özellikli de kendisine çeki-düzen vermesi gereken kesimleri de açıklıkla uyaran bir metinde anlaşabileceklerini, bunu da kamuoyu ile paylaşabileceklerini zannetmiyorum.

        Çünkü bu endişemi besleyecek çok kuvvetli delillerim var.

        Örneğin; “aykırı düşünce sahipleri”nin yönetiminde bulundukları sivil toplum örgütlerine, sahip oldukları iş yerlerine, “kadrolu müfettişlerin” görevlendirilmiş olduğu gibi bir gerçek de orta yerde duruyor.

        Özgür metinler kaleme alabilmek için, önce bu korkunun, endişenin gözardı edilmesi gerek...

        Tüm olumsuz koşullara rağmen, bu kentin yetişmiş insanlarının en az yarısını bünyelerinde “üye” olarak barındıran kuruluş temsilcilerinin, her kesime tüm sorumluluklarını hatırlatan özgür, hedefi belli olmayan şekilsiz cümlelerden uzak bir metin ortaya koymalarını bekliyorum.

        Gazetecilik başarısı

        Birkaç gündür, HT Egeli sayfalarında, İzmir’in “ocaklardan uzak” bir doğal afet sonrasında halkın toplanacağı yerlerden bazılarının işgal altında, çöp ve moloz içinde, bazılarının yerine de apartmanlar dikilmiş olduğu bir gerçek, kanuni sorumluluk sahibi yetkililerin “görev ayıbı” olarak, en açık şekilde ortaya konmaktadır.

        İzmir’in hali, bu yönden de içler acısıyken, tabiat da uyarılarını arka arkaya sıralamakta, yetkililere “elinizi çabuk tutun, tedbirlerinizi sağlam alın” mesajı vermektedir. Nitekim, dün sabah Akdeniz’de 4.0, Ege Denizi’nde 4.6 şiddetinde deprem kaydedilmiştir.

        İnsan, HT Egeli’de yer alan olumsuzluklar tablosuna baktıkça, “ya son kaydedilen depremler 7 ve üzeri olsaydı. Ya da, bu depremler yarın-öbür gün yaşanacak büyük depremlerin habercisiyse” demekten kendini alamıyor.

        Maalesef, böyle bir olasılık karşısında “afet Allah’tan, tedbir devletten” demek bir güven içinde kendimizi, kontrol edilemez güce teslim etmeye hazır değiliz.

        O bakımdan; arkadaşımız Mehmet İnmez’in gündeme taşıdığı gerçekleri, her kademedeki yetkililerin iyi okuması, zaman geçirmeden gerekli tedbirleri alması, bunu da “içiniz rahat olsun” şeklinde vatandaşla paylaşmasının tam zamanıdır.

        Allah korusun, büyük bir afet yaşandıktan sonra “beceriksiz bir vali ve ekibinin görev yerinin değiştirilmesi, ya da bir belediye başkanı ve arkadaşlarının suçlanmış olması”, afete maruz kalmış, kendi başının çaresine bakmak durumunda kalmış vatandaşın hiç işine gelmez.

        Zorunlu deprem sigortası

        Televizyonlarda sıklıkla rastladığımız bir “kamu spotu” var; Depremde evsiz kalmamak için “zorunlu deprem sigortanız”ı yaptırın... Bu spotun bile, işin taa tepelerden bile ne kadar ucundan tutulmuş olduğu ortadadır.

        Bu “reklamın mucitleri”ne sormanın tam da sırasıdır; eger bir konuta, binaya deprem sifortası yaptırmak kanuni zorunluluksa, bunun yolu insanları “reklamla, geçmişte doğal afet yaşamış insanların başına gelenleri yaşamamak için tedbir almaya davet etmek” neyin nesi olabilir?

        Eğer her konut ve bina için deprem sigortası yaptırmak “kanuni zorunluluk” ise, -ki böyledir- bu kamu spotunun izahı, bir çok alanda olduğu gibi, “seçmeni rahatsız etmemek için kanunun üzerine yatmak”tan öte ne olabilir ki?

        Allah hepimizi, bizleri çaresiz bırakacak doğal afetlerden korusun... Yoksa işimiz gerçekten zor...

        Diğer Yazılar