Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İnsanoğlu kendini bildi bileli, zeytin ağacına verdiği değeri hiç bir canlıya nasip etmemiştir. Kah “ölmez ağaç” ilan etmiş, kah “barışın simgesi” saymıştır. Üzerine yasaklar, kanunlar, fermanlar çıkarmış, bazı toplumlar ona dokunanı (yaşamdan koparanı) lanetlemiştir. Kutsal kitap metinlerinde de “zeytin hükümleri” yer almış, Allah için tutulan orucun bir zeytin tanesi ile açılmış olmasını bile sevap kazanma nedeni saymıştır.

        Ve bu kutsal ağaç, kendisine verilen hiç bir değeri inkar etmemiş, insanoğluna uzun ömrü boyunca ekmek olmaya, aş olmaya, katık olmaya, takas aracı, gelir aracı olmaya, hatta yemek pişirecek, ısınacak yakacak olmaya devam etmiştir.

        Neslini devam ettirmek için toprak seçmez, dağ-taş demez... Çekirdeğinin düştüğü her yerde uzun bir yaşamın, ölmezliğin kökünü atar... Bir zeytin ağacını yakabilirsiniz, kesebilirsiniz... Ama toprakla ilişkisini tamamen kesmeden, yani “köklemeden” yok edemezsiniz.

        Binlerce yıldır bu kutsal ağaç ve meyvesi adına festivaller, hasat şenlikleri düzenlenmektedir. Ülkemizin zeytincilik cennetleri Ayvalık’ta, Aydın’da, Akhisar’da zeytin hasat şenlikleri düzenlenmektedir. Nitekim; Aydın bu yılın şenliğini yapmış, önümüzdeki hafta sonu Akhisar, sonraki hafta sonu da Ayvalık yapacaktır...

        Sözde koruma, özde katliam...

        Bildiğiniz gibi; bu değerli ağaç ve “zeytinlik” dediğimiz ağaç kümeleri, ülkemiz kanunları tarafından da özel koruma altındadır.

        Mal benim değil mi? Asarım da, keserim de...” diyerek zeytin ağacının boğazına baltayı dayayamazsınız. Çünkü yasaktır ve cezası da ağırdır. Onu eken, diken, bakan büyüten de olsanız, o artık şahsi malınız olmaktan çıkıp, mutlak korunması gereken ülke değeri haline gelmiştir. Sadece baktığınız ölçüde alabildiğiniz meyvesi sizindir...

        Yine mevcut kanunlarımıza göre, zeytinliklerin 3 km. yakınına zeytin yağı fabrikası ve tarımsal gıda tesisi dışında her hangi bir sanayi tesisi kuramazsınız, toz toprak kaldırıcı maden, çevre kirletici taş ocağı açamazsınız, işletemezsiniz.

        Ancak sanayicinin, yatırımcının, para sahibinin gözü hep zeytin ağacının sevdiği iklim kuşağındadır. Her şeye rağmen nice zeytinlikler yok edilerek fabrikalar yükselmiş, nice zeytinlikler yok edilerek konutlar, yazlıklar dikilmiştir. Ama her şeye rağmen “zeytin ağacını koruma kanunları” kısmen de olsa engeldir.

        “Acele kamulaştır” gitsin...

        Neyse ki başta, neye mal olursa olsun yatırımcının ayağına takılan ve takılacak olan her engeli kaldırmakta kararlı olan “pratik kanun ustası” hükümetimiz vardır. Geçtiğimiz aylarda çıkan “kanun torbası”nın içinden çıkan bir madde ile zeytin ağacına da balta dayanmasının yolu açılmış, “sanayi tesisi ya da madencilik amacıyla zeytin ağacı kesmenin yolu bakanlar kurulu inisiyatifi”ne bırakılmıştır... Üzerine bir de, “yatırımcıya ÇED raporu zahmetine katlanmadan tesis yeri açma kolaylığı” sağlayan “acele kamulaştırma kararı” yetkisi eklenince, zeytinmiş, doğa katliamıymış, ÇED raporuymuş, artık hepsi birer efsane oldu...

        Bunca laftan sonra sözü, Soma’da bir “acele kamulaştırma kararı” sonrasından yerle bir edilen zeytinliğe getirmek istiyorum. Bu katliama engel olmak için harekete geçen çaresiz çevreciler, çaresizlik içinde savcılığa başvuruyor? Elindeki kanunlara bakan adalet katı “dava açılacak bir şey yok” kararı veriyor. Peki sonrasında Manisa Valisi’nin ettiği lafa ne demeli:

        Söz konusu ağaçların feda edilmesi, Suriye’de, Irak’ta Ukrayna’da feda edilenlere kıyasla son derece makul karşılanması gereken bir durumdur...

        Sayın Vali unutma ki; sizin gibi düşünen insanoğluna rağmen ayakta kalmayı başaran zeytin ağaçlarının her biri, ne krallar, ne kraliçeler, na bakanlar, ne valiler, ne kaymakamlar gördü, gömdü..

        Diğer Yazılar