Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kolombiyalı Gabriel Garcia Marquez’i mutlaka tanırsınız... Ya da dilimize çevrilmiş eserlerinden Yüz Yıllık Yalnızlık, Başkan Babamızın Sonbaharı, Kolera Günleri’nde Aşk romanlarını okumuş ya da duymuşsunuzdur.

        Bugün sizinle, geçtiğimiz Nisan’da 87 yaşındayken hayata veda eden Nobel Edebiyat Ödülü sahibi romancı, hikayeci ve oyun yazarı dehanın Veda Mektubu’nu paylaşacağım.

        Eğer Tanrı bir anlık bile olsa, benim bezden bir kukla olduğumu unutarak bana bir yaşam alanı verebilseydi, ondan alabildiğince yararlanırdım. Muhtemelen tüm düşündüklerimi söylemezdim ama, tüm söyleyeceklerimi mutlaka düşünürdüm.

        Nesnelere bir değer verirdim. Neyi temsil ettiklerine göre değil de, daha çok neler ifade ettiklerine bakarak.

        Gözlerimizi kapattığımız her bir dakikada 60 saniye ışık kaybettiğimizin bilincine vararak daha az uyur, daha çok düş kurardım. Diğerleri kımıldamazken daha çok yürür, onlar uyuklarken ben uyanırdım.

        Eğer Tanrı bana birazcık yaşam armağan etseydi; basitçe giyinir, sonra sadece bedenimi değil, ruhumu da çırılçıplak soyarak yüzükoyun toprağa uzanırdım.

        Aşağıdakilere bir kez bakabilirsiniz...

        Aşık olmaya son verirlerse yaşlanacakları gerçeğini bilmeden, yaşlanırken aşık olmayı sonlandırmaları gerektiğini düşünen insanlara ne kadar yanıldıklarını kanıtlardım. Kanatlar verirdim bir çocuğa, ama kendi kendine, tek başına uçmayı öğrenmeyi ona bırakırdım. Yaşlılara ölümün yanlışlıkla değil de, unutmak ve unutulmakla geldiğini öğretirdim.

        İnsanlar... Sizlerden o kadar çok şeyler öğrendim ki... Herkesin dağın zirvesinde yaşamayı istediğini, ancak gerçek mutluluğun oraya tırmanabilme biçiminde saklı olduğunu bilmediklerini öğrendim.

        Yeni doğmuş bir bebeğin babasının parmağını minik eliyle ilk defa sıkıca kavradığında, onu yaşam boyu bırakmayacağını öğrendim.

        Bir insanın, aşağıdaki bir insana sadece bir kez bakmaya hakkı olduğunu, onun da onun ayağa kalkmasına yardım ederken olması gerektiğini öğrendim.

        Hep hissettiklerini söyle, düşündüklerini yap.

        Sizlerden öğrenebileceğim o kadar şey var ki!... Ancak pek azı gerçekten işime yarayacak, zira hepsi bu bavulun içine yerleştiğinde, ne yazık ki ben ölmek üzere olacağım.

        Eğer bugün seni son kez uykuya dalarken gördüğümü bilsem, seni sımsıkı kollarımın arasında sarar ve Tanrı’ya ruhunun koruyucusu olabilmesi için dua ederdim.

        Seni gördüğüm son dakikalarım olduğunu bilsem, sana “seni seviyorum” derdim... Bunu zaten bildiğini unutarak, göz ardı ederek...

        Yarın, kimseye taahhüt değildir...

        Hep bir “yarın” vardır ve yaşam bize her şeyi daha iyi yapabilmek adına yeni bir fırsat tanır; ama eğer yanılıyorsam ve o gün bize kalan son gün ise, seni ne kadar çok sevdiğimi ve asla unutmayacağımı söylerdim. Yaşlı veya genç, “yarın” kimse için bir taahhüt değildir. Bu gün belki de sevdiğin şeyleri gördüğün son gündür. O halde daha fazla bekleme, hemen bugün harekete geç, çünkü belki yarın hiç bir zaman olmayacak ve sen eminim ki onlara bir “gülümseme” bir “kucaklama”, bir “öpücük” için zaman ayırmadığından, onlardan çok meşgul olduğunu düşünerek son bir istekte bulunmadığın için çok pişman olacaksın.

        Sevdiklerini yanında sakla; kulaklarına onlara ihtiyacın olduğunu söyle, onları sev, onlara özen göster, onlara “seni anlıyorum, beni affet, lütfen, teşekkür ederim ve daha bildiğin bir dolu sevgi sözlerini sarf etmek için kendine zaman ayır.

        Kimse seni, gizleyip kendine sakladığın düşüncelerinle anmayacaktır. Onları ifade edebilmek için Tanrı’dan güç ve sağduyu dile...

        Dostlarına ve senin için değerli olan varlıklara, onların senin için ne kadar önemli olduklarını kanıtla.

        Hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar dilerim...

        Diğer Yazılar