Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        İzmir Büyükşehir Belediyesi Kadifekale yamaçlarında tüm Türkiye’ye örnek olacak bir “boşaltma” yapıyor. Yıllardır “toprak kaydıydı, kayacaktı” diye insanların diken üstünde oturduğu, sıklıkla yaşanan “yol çökmesi-duvar çatlaması” gerçeğinin yerel yönetim ekiplerini seferber ettiği Kadifekale yamaçları çirkin ve sağlıksız yapılardan kurtarılıyor.

        Kim ne derse desin, Büyükşehir Belediyesi bu büyük operasyonu “tereyağından kıl çeker gibi”, hiç bir hak sahibini mağdur etmeden, kavgasız-gürültüsüz, büyük başarı ile yürütmektedir.

        Bugüne kadar binlerce yapı sakin sakin yıkılırken, asıl kentsel dönüşüm, kentsel taşınma yöntemiyle yapılırken, bir çok İzmirli gibi ben de, bu alanda yapılanları ve yapılacak olanları büyük ilgi ve takdirle izliyorum.

        Ancak son zamanlarda çıkarılan ve vatandaşlar arasında hızla yayılan bir dedi-kodu var: Sizin evlerinizi yıkıp, yerine İzmir ve deniz manzaralı villalar yapacaklar...

        Daha önce evleri yıkılan birlerce vatandaşın aklına gelmeyen böyle bir ihtimal, ya da “komplo teorileri mimarlarının o zamanlar akıl edemediği durum” son günlerde sahnelenmeye başlamış bulunuyor.

        Büyük kesim itibar etmese de, “hedef kitle” şimdiden ayakta: Evlerimizi yıktırmayız... Villa projelerine teslim etmeyiz.

        Boşalttığı alanlara yıllardır villa dikmemiş olan Büyükşehir Belediyesi, buralara da villa milla dikmeyecektir. Kaldı ki yapılan yıkımların amacı apaçık ortadadır. Halen toprak altında, üzerinde bunun sağlıksız, plansız, çoğu da ruhsatsız yapılar bulunan 16 bin kişilik antik tiyatro ortaya çıkarılacak, daha doğrusu İzmir’in kayıp bir değeri yeniden kazanılacak.

        “Komplo teorileri” de gerçek olabilir...

        Genelde “komplo teorilerine asla inanmam” diyenlerden değilimdir.

        Vaktiyle olsa derdim ama, son yıllarda “olmaz-olamaz” diyebileceğimiz her şeyin bir gecede, bir anda önümüzde bitivermesi yüzünden, artık diyemiyorum.

        Her şeyin olduğu bir ülkede bu da olur.

        Nitekim;

        Hatay Caddesi’nin kaldırım döşemeleri sırasında, ortada adeta “cirit atan olumsuz propaganda timleri”nin ispatı zor varlığı hala hafızalarımızdadır.

        Konak Belediyesi önünde taşeron firma işçilerinin, “bizi belediyede kadrolu yapmazsanız...” diyerek haftalarca sürdürdüğü eylemin varlığı ve “beslenme kaynakları” hala bilinmezler arasındaki yerini korumaktadır.

        Kazandıkları sınav sonrasında İzmir Büyükşehir Belediyesi itfaiye kadrolarına girmeye hazırlanan çok sayıda gencin ortada bırakılmışlıklarını, bu gençlerin de tam bir “hedef şaşırması” ile Büyükşehir Belediyesi önünde günlerce eylem yaptığını bilmeyen mi var?

        ESHOT-İZULAŞ şoförlerinin seri halde saldırıya uğramasının, hastanelik edilmesinin, sonra olayların birden bıçak gibi kesilmesinin altında bir şeyler aramayacak kadar saf olabilir miyiz. Olanları, ayda-yılda tekrarlanan “münferit hadiseler” olarak görebilir miyiz?

        Ehhh... Ortada kalmış, aydınlatılmamış, “olamazlığı kanıtlanmamış” bu kadar “şüpheli girişim” varken, Kadifekale sırlarındaki “vatandaş direnişi”nin “suni” olmadığına birilerinin bizi inandırması gerek...

        Kuyuya atılan taş....

        Şimdi, ortaya atılan ve özenle işlenen dedi-kodular nedeniyle, bundan sonra gerçekleştireceği yıkımlarda tatsız bir olayla karşılaşmak istemeyen İzmir Büyükşehir Belediyesi yetkilileri, “boşalacak alan üzerinde konut ya da ticari kullanımlı bina yapılması söz konusu değil. Rant için değil, kent için çalışıyoruz...” diyerek, sözler, “kale gibi teminatlar” veriyor, dedikoduların aslı astarı olmadığını anlatmaya çalışıyor, “kuyuya atılan taşı çıkarmaya” çalışıyor.

        Konuyu noktalayalım: Yeni boşaltma alanlarındaki yıkımlar, eski tadında olmayacak gibi...

        Diğer Yazılar