Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Yüce Atatürk’ün “Ben sporcunun zeki, çevik, aynı zamanda ahlaklısını severim...” dediği gibi, ben de siyasetçinin “demokrat, aydın, pozitif akıllı, tok gözlü, karşı fikirlere saygılı, ölçü ve izan sahibi, dini istismar etmeyen, maksatlı yalanlara itibar etmeyen, çarpıtma sanatından habersiz, emanet edilen alın teri vergileri kişisel ve siyasal çıkarları uğruna çar-çur etmeyen, her kuruşunda yetim hakkı olduğunu bilen ve gözeten, aynı zamanda ahlaklısını, adam gibi adam olabilenini, takiye gibi ahlaksız kültürden uzak kalabilenini severim...”

        Ancak Türkiye’de yerleşen siyaset ortamının hakim güçleri “adam gibi adam olarak yetişmişlere, adam gibi adam olarak kalabileceklere” itibar etmediği, daha doğrusu bu türler “işleri”ne gelmediği için hakim siyasetin evrensel ahlak ve demokrasi kurallarına oturmasına izin vermemektedir.

        Bu kadar “nafile tarif”ten sonra güncel değerlendirmeleri taktirlerinize arz ederek, sözü İzmir’den güncel bir tartışmaya bırakalım.

        Malum yerel muhalefet, yerel iktidarın açığını aramak, eleştirmek üzere sürekli arayış ve önlerine çıkabilecek her türlü fırsatı değerlendirme peşinde. İzmir’in yüz yıllık birikimi olan yerel mallarına kanun gücü ile el konulmuş, temeli atılan projeler bile terkedilmiş, yarım inşaatlara “durdurun emri” gelmiş, seçim önceleri ortada uçuşan seçim vaatleri unutulmuş, İktidar Partisi’ne mensup başkanlar yönetimindeki belediyelere devlet projeleri yağarken, çoluk-çocuk yaşadıkları, yurt edindikleri kent haksızlığa uğramış kimin umurunda...

        Vurabildiğin kadar vur gitsin, “karar vericiler”den puanlar gelsin...

        İstediğimiz belge bu değil....

        Son günlerde İzmir’de bir “rapor savaşları” sürüyor... İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclis Üyesi, AK Parti Grup Başkan Vekili Bilal Doğan ve arkadaşları, İzmir’in en önemli su kaynağı Tahtalı Barajı’na akan su kaynaklarından birinden aldıkları su örneğini yetkin bir analiz kuruluşunda tahlil ettirmişler “İzmirli, arsenikli sudan sonra, fosseptik sızıntısı barındıran suya mahkum edildi” diyerek CHP’li Büyükşehir Belediyesi’ni sarsıyorlar.

        Hareket ilk bakışta “belgeli muhalefet” olarak yorumlanabilir. Eldeki rapor, Büyükşehir Belediyesi’nin önemli bir açığını gündeme taşımış olabilir. İZSU’nun yapması gerekenleri yapmadığının belgeli hali olabilir.

        Ancak ele alınan konu, İzmir’de yaşayan 4 milyona yakın insanın midesini bulandıracak cinsten bir rapor ve devamındaki söylemlerde “siyasi ölçü ve sorumluluk duygusu”nun ucu kaçmıştır.

        Yüzbinlerce evin içine kadar ulaştırılan, bir çok vatandaş tarafından da içilen su gibi önemli bir konuda gerçekten bir şeyler söylenmek isteniyorsa, olması gereken, yanınıza noteri de alıp yaşam alanlarındaki çeşmelerden örnek almak, tahlil ettirmek ve çıkan sonucu “işinize geliyorsa” açıklamak, gelmiyorsa çöpe atıp, başka bir “darbe alanı” seçmektir.

        Suyumuz temiz olacak...

        İZSU yetkililerinin, iki gündür açıklama üzerine açıklama yapması, “suyumuz içilebilir nitelikte” diye rapor üzerine rapor açıklamış olması umurumda bile değil.

        Çünkü, olması gereken budur...

        Tabii ki temiz olacak...

        Ücreti karşılığında vazifesini yapanlara teşekkür gibi bir mecburiyetimiz de yoktur. Kaldı ki, olması gereken bu hizmetin faturasını bol bol ödemekteyiz.

        Buradan; İZSU yönetiminin çok planlı çalıştığı, aldığı su faturalarının bedellerini çok doğru yerlerde harcadığı, kanalizasyonsuz köy-kasaba bırakmadığı gibi bir savunma içinde olduğum anlamı çıkarılmasın.

        Kanalizasyon olmadığı için, atıklarını fosseptik çukurlarına boşaltan köylü-kasabalı vatandaştan bile “atık su bedeli” tahsil edilmiş olduğunu biliyoruz...

        Diğer Yazılar