Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Saygın marka ve şirketleriyle, “Türkiye’de ilk”leriyle ülkemizin en önemli, en köklü kuruluşları arasında yer alan, bugüne kadar on binlerce kişiye ekmek kapısı olmuş Yaşar Holding’te oğul Selim Yaşar dönemi başladı.

        Baba Selçuk Yaşar’ın, Yaşar Holding’te kendisini “onursal başkanlık”a çekerek, aktif görevi iyi eğitimli evlatlarına, yani ikinci kuşağa bırakma kararından sonra Yönetim Kurulu Başkanlığı’nı üstlenen büyük kız Feyhan Yaşar, zor bir dönemde başarılı işlere imza attı. Ardından iş başına getirilen küçük kız İdil Yaşar Yiğitbaşı da özellikle gıda alanındaki yatırımlar ve büyüme ile dikkat çekerken sıra oğul Selim Yaşar’a geldi...

        İyi eğitimli, mütevazı, sıra dışı ve net bir kişiliğe sahip olan Selim Yaşar, yıllar önce “baba gölgesi”ne veda edip, kendi işini kurma çabasına girişti. Adeta tırnaklarıyla kazıya kazıya, yine sıra dışı üretimler yapan bir kaç fabrikanın sahibi olan Selim Yaşar, üç yıl kadar önce sinyalini verdiği “yuvaya dönüş”ü gerçekleştirdikten sonra, kendisine en çok yakışan göreve, yani Yaşar Holding Yönetim Kurulu Başkanlığı’na getirildi.

        İlk başkanlık mesajı “yeni atılımlar yapacağımız bir dönemi başlatıyoruz” olan Selim Yaşar’ı yeni görevinden dolayı kutluyor, dediğini yapacağına inanıyorum...

        Yazının başlığında her ne kadar “oğul” sözcüğünü kullanmış olsam da, Selim Yaşar’ın Yaşar Holding gibi önemli bir kurumun zirvesine çıkmasını, “oğulluk”tan ziyade, sonuna kadar hak edilmiş bir sıfat olarak görüyorum.

        Bağırıyorlar; ama ne diyorlar?

        Cumartesi İzmir’de binlerce avukat, Türkiye’de mazlumların, haksızlığa uğramışların en önemli güvencesi olması gereken hukuk sistemimizdeki ardı arkası kesilmeyen baş döndürücü gelişmeler üzerine yürüyüş düzenledi. Yurdun dört bir yanından baro başkanlarının, avukatların ve vatandaşların katılımıyla yapılan miting, genelde olgun bir havada geçti.

        Polis yine de “ne olur ne olmaz” cinsinden her türlü tedbirini almış, kırmızı çizgilerini çizmiş olsa da, bir hayli mürekkep yalamış, mevcut kanunları hatmetmiş insanlar topluluğundan “olgunluk” dışında bir hareket beklenemezdi, nitekim de öyle oldu.

        Nitekim konuşmalar yapıldı, öneriler sunuldu, yetkililere uyarılar yapıldı...

        Doğal olarak, bu kadar avukat topluluğunu bir araya getiren mitingin bir de mesajı vardı.

        Artık ülkemizi yönetenlerin, sesini çıkaranın sesini kesecek tüm tedbirleri eksiksiz almak yerine “bu insanlar ne diyor?”a gelmesi lazım...

        Bu ülkede nice fikirlerin, önerilerin, vatansever düşüncelerin heba olup gittiğini biliyoruz.

        Artık, bir isteğin, bir arzunun, bir rahatsızlığın anlatımını “Ne bağırıyorsun... Terbiyeni takın...”a mahkum etmekten kurtulmalıyız...

        Ne bağırıyorsun?”dan, “neden bağırıyor, neden bağırtıyoruz?” noktasına gelmemiz lazım...

        İstenmeyen sesleri kesmenin, istenmeyen mitingleri önlemenin en iyi yolu, onları dinlemekten geçer...

        Diğer Yazılar