Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Dünya tarihinde Atatürk kadar ağır iftiralara, yalanlara, karalama kampanyalarına hedef olmuş bir lider daha yoktur. Hem de, kendi ülkesi ve kendi milleti içinde yuvalanmış, maddi, manevi ve cinsellik alanlarını korumaya çalışan kendi vatandaşları tarafından.

        Ne yazık ki ülkemiz, Kurtuluş Savaşı’nın Muzaffer Komutanı’nın hedef olarak gösterdiği medeniyet, aydınlık ve aydınlanma yolunda ilerlerken, korkudan yeraltına inmiş olanlar da fırsat buldukça zehirlerini akıtmaya, yalanlarını yaymaya, iftiralarını üretmeye devam ettiler. Bu yobaz, gerici, din sömürücülerinin, fakir milletin kanıyla ve daha nice değerleriyle beslenenlerin, ülkemizin çıktığı medeniyet yolunda çelmeleme, evrensel değerlere sırt çevirme konusunda başarısız oldukları da söylenemez. Yüz yaşına yaklaşan Türkiye Cumhuriyeti’nin hala kimlik ve kişilik arıyor olması, bu grupların, amaçladıkları ve ulaştıkları başarının ta kendisidir.

        Bunların daha fazla başarılı olacaklarını sanmıyorum. Günümüz dünyasında evrensel değerlerin kabulü ve yayılması ertelenebilir, ama asla engellenemez.

        Anadolu’nun yalan makineleri...

        Bugünün Anadolu insanının bir bölümünün zihni ve dili, Atatürk hakkında uydurulmuş, icad edilmiş adi yalanlarla doludur. Bunların çoğu, normal terbiyede yetişmiş insanların ağzına bile alamayacağı, telaffuzdan utanacağı cinsten iftiralardır.

        Bugün bir bölümünü konu yapacağımız “Atatürk’ün malı-mülkü” de, bilmeyi, aydınlanmayı, işin aslını öğrenmekten korkanların, ışık kaçkınlarının en önemli malzemelerindendir.

        Oysa yakın tarihimiz, Rahmetli’nin, hastalığının ilerlediği aylarda, zamanın hükümetini yönetenlere, üzerindeki tapulu malları devletin hazinesine devredebilenin yolunu açacak kanunları çıkarmaları için nasıl ricacı olduğu gerçeğinin belgeleriyle doludur.

        Atatürk aleyhindeki yalan ve iftira fırtınalarına eklenen son yalan ise “Aslında Atatürk’ün üzerindeki tapulu ve kayıtlı malları Hazine’ye devretmek istemediği, zamanın Başbakanı İsmet İnönü’nün ısrarı üzerine buna istemeye istemeye razı olduğu yönündedir. Üstelik de bu “yalan makineleri”nin tamamı, dindar geçinen, Yüce Allah ve Sevgili Peygamberi’nin adını dillerinden düşürmeyen din sahtekarlarıdır.

        Işıkları söndürenler...

        Atatürk’ün Türkiye Cumhuriyeti Hazinesi’ne bıraktığı malların listesi, bize ayrılan yere sığmayacak kadar çoktur. Ama yerimiz yettiğince sıralayalım da, gerçeklerin ışığında adam olmak, gerçek insan olmak yerine, “farkında bile olmadıkları e..... kalmaya razı edilmiş yüz binler”den belki gören birileri çıkar.

        Ankara’da Orman, Yağmurbaba, Balgat, Macun, Güvercinlik, Tahar, Etimesgut, Çakırlar çiftliklerinden meydana gelen Atatürk Orman Çiftliği.Yalova’da Millet ve Baltacı çiftlikleri. Silifke’de Tekir ve Şovalye çiftlikleri. Dörtyol’da portakal bahçesi ile Karabasamak Çiftliği, Tarsus’ta Pilotoğlu Çiftliği. Çeşitli çiftliklerde kurulu bira, malt, buz, soda ve gazoz, deri, tarım aletleri, büyük çaplı mandıralar. Tavuk çiftlikleri, iki özel iskele ve bir liman. 16 traktör, 13 biçerdöver, 1 deniz motoru, 5 kamyon ve kamyonet, 2 binek otomobil, 19 at arabası...

        ...Ve 13.100 koyun, 443 baş sığır, 69 at, 58 eşek, 2.450 tavuk.

        Yüce Atatürk’ün, tam başarıya ulaşamadığı yegane konu ise, Türk Halkı’nın tamamını aydınlatacak “tesisat”ı tamamlamaya ömrünün yetmeyişi. Kendinden sonra gelenlerin tamının da, eserlerine ve hedeflerine yetirince sahip çıkmaması. Hatta istismar etmesi.

        Şu sıralar, CNN Türk’te “Güney Kore Mucizesi”ni anlatacak bir dizinin tanıtımları var.

        İnanıyorum ki, Atatürk’ün çizdiği yoldan sapmadan yürümeyi, ilerlemeyi “Atatürk ilke ve devrimlerini karalayarak seçim kazanmaya” feda etmemiş olsalardı, tüm dünya “Türkiye mucizesi”ni anlatır olurdu.

        Diğer Yazılar