Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Aklı başında, düşünmesini bilen, geçmişte olanlardan gelecekte olacakları çıkarabilen ve biraz da ileriyi gören vatandaşlar dedi ve diyorki;

        Asıl karışıklık, asıl felaket seçim sonrasında...”

        Maalesef ki maalesef; bu öngörüye sahip olanlar arasında kendimi de sayabilir. Seçim öncesi endişelerimden örnekler verebilirim. Ancak “ben demiştim...” gibi bilgiçlik laflarının kimseye bir yararı olmadığı için tekrarlamanın ve yer işgal etmenin alevi yok.

        Ne yazık ki, seçim öncesi meydanlarda ülke geleceği gençliği, çoluğu çocuğu, emeklisi, dulu yetimi, esnafı, işçisi memuru adına pembe tablo çizenler, seçim sonrası “kapris, kırmızı çizgi, ön şart, olmazsa olmaz, hatta sorumluluktan kaçma” gibi bir durumun ortasında “çıkmaz”ı tercih ediyorlar. Bu arada, büyük bir hazırlıkla girdiği seçimden, “her dört seçmenden biri”nin desteği ile çıkan CHP’ yönetim kadrolarının, seçim sonrasında ortaya koyduğu sorumluluk bilincini de inkar etmemek lazım.

        Komşumuz terörist çıkıyor...

        Gelen seçim üzerinden haftalar geçmiş, hala “gecici hükümet” tarafından yönetiliyoruz. “Tek tesellimiz”, gecici hükümetin, kurulamayacağı kesin gibi görünen koalisyon hükümetini aratmayacak hayati kararları rahatlık ve cesaretle almış ve uygulamaya koymuş olması.

        Ülkemiz, yukarıdaki seçim öncesi öngörüleri doğrultusunda bir ateş çemberi sarmalının göbeğine düştü. Batıdan doğuya, güneyden kuzeye kadar tüm yurt sathı alev alev... Yıllardır tanıdığımız komşumuz, bilmem ne terör örgütünün üyesi çıkabiliyor. Bitişik evde sıradan bir “cephanelik” bulunabiliyor. Evladımız gibi baktığımız komşumuzun oğlu, bir gün önce bindiği belediye otobüsünü yakabiliyor. Bir iş arkadaşımız, poliste kaydı bulunan terör örgütü üyesi olarak gözaltına alınabiliyor. Bir de bakıyorsunuz; ihtiyaç duyduğumuz güvenlik konularında uzmanlaşmış, malımızı, canımızı canı pahasına koruyacağına inandığımız bir polis müdürü veya polis, bilmem ne “yapılanması” gerekçesiyle başka bir yere sürgün edilebiliyor. Bir meslek grubu için en vazgeçilmez olan liyakat ucuza gitmiş durumda.

        Evlerde otomobillerde milyonlarca ruhsatsız silah, -Allah korusun-gerektiğinde kullanılmaya hazır bekliyor. Kime karşı? Kendisi gibi düşünmeyenlere karşı.

        Yıllardır ektiğimiz öfkenin, ayrılık tohumlarının hasatı ile karşı karşıyayız.

        Oy verenleri pişman ettiler...

        Bir de ülkenin karışmasından, fidan gibi evlatlarını otobüslerde, duraklarda, görev başında alış-veriş merkezlerinde, hatta yataklarında uyurken terör kurşunlarına kurban verdiğimiz bir ortamda, “devlet teröriste silah sıkmasın” diyebilen, bu vatanın ekmeğini yiyen, suyunu içen, sıfatlarını taşıyan, paralarını harcayanlar çıkmaz mı? İşte en acısı da bu... Bilirim ki o ölçüsüz, vicdansız, bir hayli de nankörlük lafını edenler baraj altı kalmasın, “ırksal mücadeleleri”ni meşru yollardan meclis çatısı altında sürdürsün diye bir çok insanımız, ideallerini asla paylaşmadıkları o partiye oy verdi, onları baraj altından çekip çıkararak “milletin vekili” yaptı. Her fırsatta diyorlar ki “devlet de silah bıraksın!...” Kime karşı? Polisini askerini, sade vatandaşını şehit eden, anaları ağlatan, çocukları yetim, kadınları dul bırakan teröristlere karşı... Neredeyse “Bırakın öldürebildikleri kadar öldürsünler, yakıp yıkabildikleri kadar yaksınlar, yıksınlar silaha davranmayın...” diyecekler.

        Bu söylemler, o partiye iyi niyetle oy vermiş insanları pişmanlık noktasına getirmiştir. Kişisel ve ırksal çıkarlar uğruna, bu ülkeyi bu hale getirenler, ülkenin daha kanlı günler yaşamasından “medet” umarların, hevesleri kursaklarında kalsın, kendi çoluk çocuklarından bulsun...

        Siyasilerimiz sürekli “birlik” çağrısı yapıyor...

        Bir de nerede birleşeceğimiz noktasında kendileri bir anlaşabilse...

        Tek duracak yer, benim yanım” demekle birlik mi olur...

        Allah ülkemize ve ülkemizin geleceği çocuklarımıza acısın...

        Diğer Yazılar