Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bu ülkenin yaşadıklarından yaşayacaklarını, gördüklerinden görebileceklerini çıkarma yetişmişliğine sahip insanları diyordu ki “ülkemiz için asıl karanlık günler 7 Haziran genel seçimlerinden sonra yaşanacak...”

        Bazı “tuzu kurular”a göre bu ise, bu görüşte olanlar “felaket tellallığı” yapıyorlardı. Maalesef “tellallar” haklı çıktı, ülkemiz Suruç’ta 32 gencinin ölümü ile bir ateş çemberine itildi. 30 küsur yıllık terör yuvası Kandil birden bombalanmaya başlarken, harekete geçmeye hazır kentimizde, köyümüzde, dağımızda yuvalanmış uzantıları da canımızı can evimizden yakmaya devam ediyor.

        Siyasilerimiz ise “o olmadı, yeniden seçim” derdinde nutuk üstüne nutuk atıyor...

        Halkımız “kuş sesi” seviyor...

        Aklı hür, fikri hür, vicdanı hür insanlarımızın sinir sistemlerine tavan yaptıran bazı siyasi söylemler, ne yazıkki, nüfusumuzun yarısını oluşturan kesime “kuş sesi” gibi geliyor. Tıpkı, Sinoplu Diyojen’in (MÖ 412-323) şu olayında olduğu gibi:

        Bir lokma bir hırka yaşayan filozof bir gün bir münasebetle toplanmış ahaliye ciddi meselelerden bahsetmek üzere söze başlar. Ancak hal oralı değildir. Bunu gören filozof, bu kez kuş gibi ötmeye başlar. Herkes pür dikkat ona dönmüştür.

        Demek siz ciddi şeylerden değil de, ancak böyle gayri ciddi şeylerden haşlanıyorsunuz...

        Ülkemiz ateş çemberi iken, bazı siyasilerimiz “kuş sesi” çıkarmaya devam ediyor. Çünkü taraftarlıktan seçmenliğe geçememiş halk yığınları “kuş sesi” seviyor...

        Yine Diyojen’e sormuşlar; “Öldüğün zaman seni nasıl gömelim?...”

        Yüzükoyun gömün; çünkü yakında nasıl olsa her şey alt-üst olacak...

        Yunan-Pers (İran) savaşları sırasında esir Persler, Atina Meydanı’nda satılığa çıkarılır. Üzerlerindeki göz kamaştırıcı elbiseler anında alıcı bulurken, yarı çıplak esirlere itibar eden olmaz. Durumu kenardan izleyen Diyojen’in şöyle dediği duyulur;

        İnsan ne garip bir mahluk.!... Üzerindeki giysiler, sıfatlar sökülüp alınınca kendisi beş para etmiyor...

        Diyojen’in, Büyük İskender döneminde yaşadığı ve karşılaştıkları tarihi gerçektir. Kral’ın “dile benden ne dilersen...” sözüne karşılık, “Gölge etme, başka ihsan istemem” demesi dünya durdukça yaşayacaktır...

        Bir gün, İskender Diyojen’i üst üste yığılmış insan kemikleri arasında bir şeyler ararken görür ve “ne arıyorsun?” diye sorar.

        Babanın kemiklerini” der Filozof ve; “Ama hangisinin kölelere, hangisinin babanıza ait olduğunu bir türlü ayırt edemiyorum...”

        Diyojen’e “Hayvanlardan en şiddetli ısıranı hangisi?” diye sormuşlar:

        Vahşi hayvanlardan insanın arkasından konuşanlar. Ehli hayvanlardan ise dalkavuklar...

        Dostlarından birisi Diyojen’e B.İskender’in en yakın akıl hocalarından olan Kalistenes’ten söz eder:

        Ne bahtiyar adammış... İskender’in mahiyetinde bulunduğu için, kralın ziyafetlerinde de önemli yeri vardır.

        Aksine ne mutsuz adammış demelisin. Çünkü kendi karnı acıktığı zaman değil, İskender’in canı istediği zaman yemek yiyebiliyor.

        Not: Kalistenes’in, İskender’in tanrılık taslamasını eleştirdiği için idam edildiğini tarihler yazar...

        Hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar dilerim...

        Diğer Yazılar