Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Gündemimiz doğal olarak, hava sahamızı ihlal ettiği gerekçesiyle düşürdüğümüz Rus uçağı ve sonrasında olup bitecekler. Yeri geldiğinde çok geçerli bir sözdür; İki komşu insan kavga eder, en fazla ikisinden biri veya bir kaçı ölür. Ya iki kral kavga ederse...

        Son olayın da, egolardan uzak, koskoca iki devlet adına getirisi ile götürüsü akıl, mantık ve diplomasi marifetiyle iyi hesaplanmış bir girişim olmasını diliyorum. Sonrasına nasıl olsa katlanırız.

        Olan oldu... Dilerim bundan sonrasında akıl ve mantık galip gelir. Ancak ülkemizin çiftçisini, köylüsünü, turizmcisini, dolayısıyla hepimizi ağır bir faturanın beklediği, “Esat’sız Suriye” için daha çok bedeller ödeyeceğimiz kesin...

        Tam da bu sıralar Ankara’ya ilk Sovyet resmi elçisi olarak gönderilen eski bir savaş kahramanı Semiyon İvanoviç Aralov’un “Bir Sovyet Diplomatının Hatıraları, 1920-1923” adlı kitabını bitirmiştim. Birebir yaşanmış tarihsel gerçeklerle dolu bu kitaptan bir sahneyi sizlerle paylaşmanın tam da günüdür.

        Zamanın Sovyet Lideri Lenin, Yeni Türkiye Elçisi Aralov’u kabul etmiştir:

        ...Şimdi size büyük bir iş veriliyor. Türkiye’de yararlı çalışacağınızı umuyorum. Türkler milli kurtuluşları için savaşıyor. Bunun için Merkez Komitesi, askerlik işlerini bilen birisi olarak sizi oraya gönderiyor. Emperyalistler Türkiye’yi soyup soğana çevirdiler. Hala da soyuyorlar. Köylüler ve işçiler buna katlanamadılar, baş kaldırdılar. Sabır bardağı taştı. Gerek doğu halkları, gerek biz emperyalistlere karşı savaşıyoruz.

        Mustafa Kemal Paşa tabii ki sosyalist değildir. Ama görülüyor ki, iyi bir teşkilatçı... Kabiliyetli bir lider, milli burjuva ihtilalini iyi idare ediyor. İlerici, akıllı bir devlet adamı. Bizim sosyalist devrimimizin önemini anlamış olup, Sovyet Rusya’ya karşı olumlu davranıyor. O istilacılara karşı bir kurtuluş savaşı veriyor. Emperyalistlerin gururunu kıracağına, Padişah’ı da yardakçılarıyla birlikte silip süpüreceğine inanıyorum. Halkın ona inandığını söylüyorlar. Ona, yani Türk Halkı’na yardım etmemiz gerekiyor. İşte sizin işiniz budur. Türk Hükümeti’ne, Türk Halkı’na saygı gösteriniz. Onların işlerine karışmayınız. İngiltere onların üzerine Yunanistan’ı saldırttı. İngiltere ile Amerika, bizim üzerimize de sürü ile devlet saldırttı.

        Kendimiz de fakiriz ama

        Kendimizi fakir olduğumuz halde, Türkiye’ye maddi yardımda bulunabiliriz. Bunu yapmamız gereklidir. Moral yardımı, yakınlık, dostluk, üç kat değeri olan bir yardımdır. Böylece Türk halkı yalnız olmadığını hissedecektir. İngiliz işçileri ve öteki ülkelerin işçileri bize yakınlık gösterdikleri, grev yaptıkları, bizimle savaşan Polonya’ya gönderilmekte olan silahları gemilere yüklemedikleri zaman, bu bizim için büyük bir yardımdı. Bu bize mücadelemizde büyük bir güç katmıştır.

        Çarlık Rusyası, yüz yıl boyunca Osmanlı ile savaşmıştır. Bu tabii Rusya’nın, Türkiye’nin amansız düşmanı olduğuna dair yapılan propagandalarla halkın hafızasında derin izler bırakmıştır. Bütün bunlar Türk köylüsünde, küçük ve orta mal sahiplerinde, tüccarlarda, aydınlarda ve idareci çevrelerde Ruslar’a karşı dostça olmayan duygular ve güvensizlik uyandırmıştır. Bilirsiniz ki, güvensizlik ağır geçer. Bunun için de dikkatli, sabırlı ve sakıncalı bir çalışma gerekmektedir.

        ...Türkiye bir köylü, küçük burjuva ülkesidir. Sanayi çok azdır. Olanı da Avrupa kapitalistlerinin elindedir.

        ...Emperyalistlerin yağmacı, istilacı politikalarına karşılık bizim hiç bir çıkara dayanmayan dostluk ve memleketin iç yaşamına karışmama durumumuzu açıklayınız. İşte sizin ödeviniz. Ne gibi yardımda bulunacağımızı da bildirelim. En kuvvetli bir ihtimalle silah yardımında bulunacağız. Gerekirse başka şeyler de veririz...

        Dilerim; ezeli dostumuz “sınır hassasiyetimiz”i daha fazla abartmaz...

        Diğer Yazılar