Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Her alkollü içki faciasında aklıma gelir: Türk hazinesinin “70 cente muhtaç” olduğu, petrol ithalatı yapılmadığı yıllarda, ülkenin sahtekarlarına gün doğmuş, akaryakıta karıştırmadık madde bırakmamışlardı. Sonrasında yüz binlerce otomobil sahibi, motor arızasından, parçalanmış lastik ve plastik aksam arızasından tamircilere koşmuştu.

        Bu sahtekarlığın başlıca ham maddesi, piyasada akaryakıta göre son derece ucuz olan sanayi ham maddesi solventti.

        Hala da var...

        Otomobilime mümkün olduğunca tek markanın akaryakıtını almaya özen göstermekle birlikte, geçen yıl bahçede kullandığım ve benzinle çalışan alet için Kemalpaşa’da yol üzerindeki “taze marka”lardan bir bidon benzin aldım. Bir hafta sonra aletin her tarafından benzin akmaya başladı. Garanti süresi içinde olduğu için servise götürdüm. “Siz solventli benzin kullanıp, tüm lastik-plastik contaları hortumları parçalatmışınız. Bu durum garantiye girmez” dedi ve yüklüce bir tamir faturası çıkardı.

        Bir akaryakıt istasyonuna ruhsat verirken, adeti kılı kırk yaran devlet kademeleri, o istasyonda vatandaşı “parasıyla rezil edecek ürün satışı”na ne kadar duyarlı olduğu, ne kadar oto kontrol içinde olduğu hepimizin malumudur. Tanınmış markalar, isimlerini taşıyan akaryakıt istasyonlarında sıkı denetim yapıyor, kendi markasını koruyor.

        Ya sonradan bitme, adım başı akaryakıt markalarının ürünlerini kim denetliyor? Ben söyleyeyim, kimse yeterince denetlemiyor. Ancak canı yanan vatandaştan bir şikayet olursa, o zaman denetim, örnek alma analiz falan yapılıyor. Ne tesadüf ki; alınan örneklerin çoğu da temiz çıkıyor.

        Polisiyeyle olmaz

        Devletin özellikle akaryakıt, içki, sigara gibi ürünlerde her vergi artışından, döviz kaynaklı “fiyat ayarlaması” yapmasından sonra, bu tür ürünlerin sahtelerinde, yurda kaçak ürün sokulmasında büyük artış olduğu da hepimizin malumudur. Yaşadığımız kentlerin sokaklarında her türlü kaçak sigarayı bulmak mümkünken, vatandaş normalinden yarı yarıya “daha ucuz” olan bu ürünleri arayıp bulurken, hatırı sayılır ölçüde pahalı ve ağır vergi yüklü alkollü içkide yaşanan toplu ölümlerde, devleti yönetenlerin de artık “sorumluluk üstlenme” zamanının gelip geçmekte olduğunu düşünüyorum.

        Avrupa ülkelerini, baş derdimiz olan PKK terör örgütüne finans sağlamakla suçlarken, bu katil sürüsünün en büyük gelir kaynağının Türkiye kaçak piyasası olduğunu, her “fiyat ayarlaması”nda, her vergi yüklemesinde, gelirlerinin arttığını bir kez daha hatırlatmakta yarar var.

        Sadece polisiye tedbirlerle kaçakçılığın, sahtekarlığın, toplu ölümlerin önlenemeyeceğini, yöneticilerin de fark etmesinin zamanıdır.

        Diğer Yazılar