Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kim ne derse desin, ne şekilde anlarsa anlasın; son 10 aydır azdıkça azan ve sade Anadolu insanına can bedeli, evlat acısı olarak dönen terör olaylarının de bu ülkeye defalarca ödetilmiş bulunan ağır seçim faturalarından biri olduğu, derin analizlere dayalı kesin inanışımdır.

        Seçim dönemi tavizlerinden ve körlüğünden yararlanan terör örgütü, şehirlerimizin göbeğinde kazdığı hendeklere, açtığı tünellere, depo ettiği silah ve el yapımı bomba malzemeleriyle canımızı yakmaya, can evimizden vurmaya devam etmektedir.

        Üç-dört seçim dönemi öncesine kadar sadece dağlardaki inlerinde olduklarını bildiğimiz teröristler, artık şehirlerimizin göbeğindedir ve bu da bir seçim dönemi faturasının ta kendisidir. Ortada göreceli bir “amaca ulaşma” gerçeği varsa da, yan tahribatlarının bu kadar ağır bedelli olacağının ya hesaplanmamışlığı, ya es geçildiği gerçeği de önümüzde bir leş kokusu ve çirkinliği ile durmaktadır.

        Son 5-6 yıldır yürütülen, Kürt sorununun “seçim odaklı” ele alınış biçimini, zaman zaman kaşınıp, zaman zaman üzerinin örtülme çabalarını, çözüm sürecini, akil insanlar dönemini, terörle müzakereyi, terörle mücadeleyi ve daha nicelerini ortaya koyup bileşkesini aldığımız zaman vardığımız sonuç maalesef şudur; doğmamış teröristler, doğmamış şehitler...

        Karar vericiler bilmeli ki; karşımızdaki düşman, silahla, topla, tüfekle yok edilemeyecek kadar büyüktür, bu terörü yönlendirenler de, çoğu bu ülkenin çocuklarından olan gençleri, seçim döneminde kazılmış 3-5 hendeğe, depolanmış 300-500 silaha güvenerek dünyanın en güçlü ve donanımlı ordularından, polis teşkilatlarından birinin karşısında sonu mutlak ölüm olan bir mücadeleye sokacak kadar başarılıdırlar.

        Bu gün, bu köşenin pazar rutininin dışına çıkıyorum ama lütfen hoş görün...

        Evladını, eşini, babasını, sevgilisin kaybedenler kadar olmasa da, bu ülkenin sağ duyusunu kaybetmemiş insanları gibi benim de içim cayır cayır yanıyor.

        Önceki gün ve daha önceki günler şehitlerimiz vardı... Dün de vardı, bu gün de var. Ve maalesef bu gidişle yarın ve yarınlarda da olacak...

        Artık; sade bir vatandaş olarak bile “şehitlerimize rahmet, yakınlarına baş sağlığı” dilemeye yüzüm kalmadı.

        Siyasiler, günahsız değil

        Bu işte bir yanlışlık var... Bu ülkenin karar vericileri ne kadar milli, ne kadar vatansever, ne kadar bayrağına, vatan bütünlüğüne bağlıysa, bu ülkenin muhalefetinin de aynı duygularla yüklü olduğunu inkar etmeye, o duyguları bastırmaya kimsenin hakkı yoktur.

        Şahsen ben, hangi kesim, görüş, düşünce, duygu, bağlılık ve bağımlılıktan olursa olsun, Yüce Allah’ın lütfu olan beynini kime endekslemiş olursa olsan hiç kimse ile milli duygularımı, vatan sevgimi, bayrağımı tartışmamaya kararlıyım. Hele hele kendisi bile olmaktan vazgeçmiş, başka beyinlere senkronize olmuş güruhla...

        Onun için diyorum ve demeye çalışıyorum ki; Allah rızası için, şehitlerin kanı, geride bıraktıklarının acılarına hürmet için, bu ülkenin bu ülke kaynaklarından beslenen iktidarı, muhalefeti artık bir araya gelmenin yollarını aramaya başlasın...

        Bunca yıl teröre gençliğini ve geleceğini, vatandaşlarının vergisini, kısmetini yatırmış olan bu ülkenin siyasilerinin, bu ülkenin hangi kesimden ve kimlerden gelirse gelsin, terör birikimini, raporlarını, çözüm önerilerini de dikkate almasının zamanıdır ve bu da bir vatan ve vicdan görevidir.

        Artık sandıkta değil, vicdanlarda, sağ duyuda, akılda, mantıkta uzlaşmanın zamanıdır...

        Aksi taktirde, bu ülkede dökülen ve dökülecek her damla kanda siyasetçi payı olmaya devam edecek...

        Diğer Yazılar