Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Kendi topraklarımız üzerinde, üstelik de sınırlarımızdan yüzlerce kilometre içeride, kendi topraklarımız üzerinde kendi evlatlarımızı birer-ikişer, beşer-onar, hatta yüzer yüzer teröre kurban verdiğimiz bir dönemde, siyasilerden sözde değil, özde bekleriz ki; ülkemizin en büyük sorunu terördür ve mutlaka üstesinden gelinmelidir.

        Bunun için mutlaka milli birlik içinde seferberlik ilan etmek gerekir.

        Memlekette birlik mi kaldı? Sadece düştüğü yeri yakan ateş, kapı komşular dahil ülke yöneticilerini artık ısıtmıyor bile...

        Hangi küresel gücün, büyük düşmanın düşmanın projesiydi de başarı ile uygulandı da biz bu hale geldik?

        Ne ortak sorunumuz kaldı, ne ortak acımız...

        İnanır mısınız; bir mezarlık önünden geçerken bile yüzüm kızarıyor, bu ülkenin 35 milyon yetişkininden birisi olarak, bize bırakılan her türlü emanetlerini birer ikişer kaybetmemizden kendi payıma düşen zerre adına utanıyorum.

        Bırakın şehitliklerde bu vatan için can vermiş fidanların mezarları üzerinde dalgalanan bayrağımıza bakmayı...

        Biz sade vatandaşlara ne oluyor?

        Ama “güzel ama talihsiz ülkem”in insanları, asıl gündemlerini bırakıp, önüne konan gündemi tartışmaya devam ediyor. Hadi “televizyonların özel görevli elamanları” emir, talimat ve aldıkları karşılıkların bedelini ödemek için tartışıyorlar. Ya bize, biz sade vatandaşa ne oluyor? Bu vatan için ölenlerden, ağlayan analarından, yüreğine taş basan babalarından, dul kalmış eşlerinden, yetim kalmış yavrularından hiç mi utanmıyoruz?

        Kim aldı bizim milli duygularımızı, kim aldı bizi onurlandıran, gururlandıran, birbirimize daha çok sarılmamıza yol açan dini milli bayramlarımızı.

        Kim yok etti duyduğumuz her yerde heyecanlandıran zafer marşlarımızı.

        Dağ başını neden artık duman almıyor, “akmam” diyen Tuna Nehri artık neden akıyor. Bastığımız toprakları yoğuran şehit kanlarının üzerinde neden tepiniyoruz...

        Bizim destanlarımıza, romanlarımıza... Kah gözlerimizi yaşartan, kah başımızı göklere erdiren şiirlerimiz nerede? O uzaktaki köyler artık neden bizim değil?

        Ne milli birliğimizi bıraktılar, ne milli kişiliğimizi karakterimizi...

        Hepsi, hakim gücün ayakları altında ezildi, yok oldu...

        Aslında en ağırı da umutsuz kalmak...

        Örneğin terör belası şu aşamadan, şu zamandan, sonra bitecek, canlarımız sağ kalacak, “sabrın sonu selamet” bile diyemiyoruz.

        “Şehitler ölmez” uydurması bu güne kadar hangi canı aramıza döndürdü, hangi kor düşmüş yüreği serinletti?

        70 yıllık ömrümün 50 yılında çok iyi bilirim ki, bu ülke birilerinin iktidarının devamı uğruna nelerini kaybetti ve hala da kaybetmeye devam ediyor...

        Acaba “Bunlar daha Türkiye’nin, Türk insanının iyi günleri...” diye önümüze kapkaranlık gelecekler koyan senaristler ya doğru mu söylüyor... Ya öyleyse!... Ya birileri bizim için öyle yazmışsa...

        Diğer Yazılar