Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Asıl zenginlik, para, pul mevki sahibi olmakla mutlu olmak mı, yoksa başkalarının mutluluğu ile mutlulukların en yücesine erişmekte mi? Size bu konuyla ilgili bir hikaye paylaşayım.

        Japonya dağlık arazi üzerine kurulu, doğal kaynak fakiri bir adalar, adacıklar ülkesidir. Toplam yüzölçümü, Türkiye’nin yarısından daha küçük olan ve hemen her gün depremlerle sarsılan bu ülkede şimdilerde 127 milyon insan yaşıyor.

        Japonlar her şeyi ahlak üzerine kurdukları için kendilerini hiçbir zaman bir din ihtiyacı içinde hissetmemişler, yüce yaratan da onlara, koltuğunun altında din kitabı bulunan bir peygamber göndermemiştir. Ve bugün bu millet, bu ülke, katı din kurallarıyla yönetilen dinle yönetilen şeriat devletlerinden bile daha ahlaklı, daha mutludur.

        Bu olumsuz doğa koşullarından başka, İkinci Dünya Savaşı sırasında 2 kez atom bombası yiyen Japonya, o savaştan yerle bir olmuş şehirler, daha da yoksullaşmış insanlarla çıkmıştır. Ancak şu anda kişi başına düşen yıllık milli geliri Türkiye’nen dört katı; yani yaklaşık 40 bin dolardır.

        DUMAN TÜTMÜYORSA…

        Dördüncü yılın sonlarına doğru tahtta oturan Japon İmparatoru Nintoku, bir gün yüksek bir tepeye çıkar ve ülkesinin dağlarına taşlarına göz gezdirir. Ülkesinin orasından burasından yükselen yanardağ dumanlarından başka duman göremeyince halkının yoksul düştüğünü, bu yüzden hiç kimsenin evinde pirinç kaynamadığını anlar. Hemen bir ferman çıkaran Nintoku, halkının üç yıl boyunca sadece kendisi için çalışmasını emreder. Sarayında çalışanları da evlerine gönderir...

        Sadece kendisi için çalışan ve vergi de ödemeyen halk, üç yılın sonunda bolluğa kavuşur. Üç yıl sonra tekrar aynı tepeye çıkan Nintoku, ülkenin her yerinde ocakların tütmekte olduğunu görünce kendisini çok mutlu hisseder ve yanındaki eşine sevinçle sarılarak “Artık zenginiz...” der.

        İmparatoriçe ise üç yıl boyunca bakımsızlıktan dolayı her yeri eskiyen, çatısı akan, çiçekleri solan sarayı göstererek “Sen bu halimize zenginlik mi diyorsun?!...” diye sitem eder... İmparator Nintoku’nun cevabı yüz yıllardır Japonya’yı yeneten tüm imparatorların, siyasilerin kulağında asla çıkarılmayan pırlanta küpedir: Halkın fakirliği, bizim de fakirliğimiz, zenginliği bizim de zenginliğimizdir... (Sosyal medyadan alıntı)

        İşte size, dinsiz Japonya’nın neden imrendiğimiz Japonya, bizim ise neden hep “biz” bırakıldığımızı anlatmanın bir başka yolu...

        Diğer Yazılar