Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Binlerce yılın kutsal ağacı, ölmez ağacı zeytinin, zeytinciliğin korunması ve kollanması için Türkiye Cumhuriyeti kurulduğundan bu yana tüm hükümetler çok şeyler yaptı. Bazıları, uygulanmasa da zeytini koruma kanunlarını gittikçe geliştirdi, zeytin ağacı kesenlere, cinayet işleyenler kadar ağır cezalar getirdi. Bu alanda en somut destek de AK Parti hükümetlerinden geldi; dikilen her zeytin fidanı başına 10 lira verildi. Hedef olarak da, zeytincilik alanında dünya ikinciliği kondu.

        Türkiye şu anda 180-185 milyon zeytin ağacı varlığına kadar ulaştı. Ancak son yıllarda etkili ve yetkili birileri, Türk zeytinciliğini üzerinde iyi şeyler düşünmemekte, Ege, Akdeniz ve Marmara Denizi sahillerinde yer alan zeytinlikler üzerindeki katı koruma kanunlarının esnetilerek, zeytinlik alanlarda sanayi tesisi ya da benzer çevre düşmanı tesisler (burasına dilim bile varmıyor) kurulmasını istiyor.

        Nitekim, bu “istek” üzerine hazırlanan 6 adet kunun teklifi kamuoyu baskısı ile engellenirken, şimdi aynı istek bir kez daha TBMM çatısı altına kadar gelmiştir.

        SANAYİYE YER YOK MU?

        Mevcut yasalara göre;

        “Zeytin ve zeytin sahaları içinde ve bu sahalara en az 3 km mesafede zeytinyağı fabrikası hariç, zeytinliklerin negatif ve generatif (üreyen) gelişmesine mani olacak kimyevi atık bırakan, toz ve duman çıkaran tesis yapılamaz ve işletilemez....”

        Daha da ötesi “bu alanlarda yapılacak zeytinyağı fabrikaları ile tarımsal sanayi işletmeleri yapımı ve işletilmesi Tarım ve Köyişleri Bakanlığı’nın iznine tabidir...”

        Halen Türk zeytinciliğinin başında Demokles’in kılıcı gibi sallandırılan tasarı ise “Bakanlıklarca kamu yararı kararı alınmış yatırımlar için zeytinlik sahalarında yatırım yapılmasına, Gıda, Tarım ve Hayvancılık Bakanlığı tarafından izin verilebilir” denilmektedir.

        Yani bir yerden düğmeye basıldı mı, katliam vaciptir...

        800 bin kilometre karelik Anadolu topraklarında, sanayi tesis kuracak, maden çıkaracak yer kalmamış da, zeytinlik alanlara kadar gelinmiş gibi...

        Ben şahsen; tıpkı çiftçi kuruluşları, tarımla ilgili mühendislik kurumları, doğa koruyucusu vakıflar, bu ülkenin zeytin ve zeytin yağı ihracatçıları gibi düşünüyor ve bu “zeytinciliğe darbe fermanı”na şiddetle karşı çıkıyorum.

        Diğer Yazılar