Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        "Oturumunuzu sonlandırmaya geldim. Meclisi yaptığınız her icraat ile kirletmenize ve şe-refsizleştirmenize artık kalıcı bir son vermeye geldim. Siz ki fitneci, fesatçı, meclis üyeleri, siz ki iyi bir hükümet olmak dışındaki her şey! Kiralık sefil yaratıklar, zavallılar, ülkenizi en küçük şahsi çıkar adına satılığa çıkaranlar, birkaç kuruş için Tanrı'ya ihanet edenler, içinizde bir parça da olsun erdem kalmadı mı? Bir parça vicdan da mı yok? Atım kadar bile dindar değilsiniz! Altın sizin yeni Tanrınız olmuş! Satılığa çıkarmadığınız bir değer de kalmadı..

        Ulusunuz adına iyi bir şey düşünemez misiniz? Sizi çıkarcı sürüsü, bulunduğunuz bu kutsal meclisi, o varlığınızla

        kirletiyorsunuz! Tanrının kutsadığı bu meclisi, ahlak yoksunu davranışlarınızla hırsızların ini haline çevirdiniz! Halkın size verdiği yetkiyi kötüye kullandınız. Siz ki, halkın umutsuz dertlerine çare olmalıydınız.

        Kendiniz halka en büyük dert kaynağı oldunuz!

        Ama ülkeniz beni asırlardan beri temizlenmemiş bu ahırı temizlemeye çağırdı! Ve bu gücü de bana Tanrı verdi.

        Bu şeytan ocağını yönetmeye geldim. Vay halinize! Şimdi derhal defolun!!!

        Acele edin rüşvetin köleleri! Acele edin, gidin! Süslü saltanat eşyalarınızı alın ve defolup gidin!.."

        Bu tarihi sözler günümüze ne kadar uyar ne kadar uymaz, kim ne kadar yakıştırır, yakıştırmaz bilemem. Ama bu sözler İngiliz General OliverCromwell'e aittir...

        20 Nisan 1653'te birbirleriyle klik çatışmalarıyla vakit geçirip, hiçbir siyasi karar alamayan parlamentoyu 40 tüfekli askerle basmış, kürsüye çıkıp bu sözleri söyledikten sonra yönetime el koymuştur.

        Tarihe geçen bu konuşmayı sevgili arkadaşım Cafer Yar-kent gönderdi. Yanında iki de fıkra ile;

        İki Türk "aydın"ın Avrupa macerası...

        Kriz yüzünden işten çıkarılan bir akademisyen ile bir gazeteci yurt dışına çıkmışlar. Bir süre yiyip-içip eğlenmişler. Doğal olarak paraları bitmiş.

        İş aramışlar ve bir çiftlikte hayvan pisliklerini ahırdan kürekle kazıyıp çöp römorkuna atma işi bulmuşlar. Bir süre çalışmışlar, başarılı olmuşlar, çiftlik kahyası da onları sevmiş ve hallerine acıyarak "Size daha kolay bir iş vereceğim" diyerek yumurta paketleme işinde gö revlendirmiş.

        "Bunların irilerini ve iyilerini bu taraftaki kutulara, küçük ve kötülerini bu taraftaki kutuya koyacaksınız" demiş. Fakat bizimkiler bu konuda çok yavaş çıkmışlar, "Bu iyidir, değildir, küçüktür, büyüktür" tartışmaları ileişleri aksatmışlar.

        Onları gözleyen kahya yanlarına gelmiş, "Siz Türkiye'de ne iş yapıyordunuz?" diye sormuş.

        Bizimkiler "gazeteci" ve "akademisyen" diye cevaplayınca Kahya, "Belli bellisizin Türk aydını olduğunuz belli. Çok iyi b.k atıyorsunuz ama iyi ile kötüyü ayırt etmeyi bir türlü beceremiyorsunuz" demiş.

        Eksper dediğin...

        Şarap fabrikasının emektar çeşnicisi ölür yenisi için ilan verirler. Derken perişan kılıklı, belli ki ayyaş birisi başvurur.

        Fabrika müdürü biraz da bu ayyaşı başından savmak düşüncesi ile test için ona bir kadeh şarap verir. Adam şarabı içer ve; "Kırmızı bir Muscatel, 3 yıllık, kuzeyyamaçtayetişmiş,çelik varillerde yıllanmış'' der.

        Şaşkınlık içinde, "doğru" diye mırıldanan müdür bir başka şarabı tattırır; "Kırmızı, Cabarnet, 8 yıllık, güneybatı yamaç mahsulü ve meşe fıçılarda yıllanmış... " İkincitam isabet karşısında iyice şaşıran müdür, sekreterinin yanına gider ve bir bardak suya biraz idrarından karıştırarak getirmesini söyler ve adama bunu beyaz şarap niyetine içirir.

        Cevap; "Sarışın, 26 yaşında, 3 aylık hamile, eğer beni işe almazsan babasını da söylerim..."

        Diğer Yazılar