Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Bazı siyasi partilerin il ilçe örgütlerinde, “ileri demokrasi”nin “en son hali”nin “en son versiyonu” ile “demokratik atama bayramları” yaşanırken, CHP Konak’tan gelen “seçim” haberiyle, bu ülkede hala bir gün alevlenme potansiyeli taşıyan demokrasi emarelerinin varlığı ile sevindim.

        Tamda, geçtiğimiz yıllarda parti yeril örgütlerince yarış haline getirilen, “üye kayıt” yarışı sonucu parti bilgisayarlarına isimleri yazılanların, kendilerini yönetecek bir il veya ilçe örgütü, partisi adına her hangi bir seçime katılacak adayı bile belirleyemiyorlarsa, bu insanların ne işe yarayacaklarını sorguladığım sırada “seçim” haberi, geldi.

        Bir süre önce istifalar nedeniyle düşen CHP Konak İlçe Yönetimi’nin yerine, yenisi seçilere kadar “kayyum heyeti” getirilmiş, geçtiğimiz Pazar yapılan seçimlerle de, göreve talip olanlardan Mehmet Şakir Başak ve arkadaşları, parti tabanını oluşturan üye ve delegelerin oylarıyla demokrasi sandığından tam yetki ile çıkmıştı.

        CHP’deki demokratik hareketler

        Önceki gün, CHP Konak İlçe Örgütü’nün yeni başkanı ve yönetim kurulu, bu iş için düzenlenen sade törenle iş başı yaparken, bu sıradan olayı benim için “yazı konusu” yapan bir-iki cümle dikkatimi çekti.

        O da, devir-teslim törenine katılanlardan CHP Parti Meclisi üyesi sevgili arkadaşım Berrin Dilekçi’nin şu sözleriydi:

        “Başkan, (belediye başkanı) örgütün emrinde olmak zorundadır. Seçimi hep beraber geçirdik sonuna okey vermek durumundayız. Bu bir yarıştır bundan sonra hep birlikte olalım ki bu yapılanmayı sonuna kadar götürelim. Konak hepimizin. Örgüt - belediye ilişkileri çok önemli. Ben bunu her yerde gündeme getiriyorum. Sanıyorum tüm sıkıntımız buraya dayanıyor. Örgüt her şeyin üstündedir. Örgüt olmazsa üye olmazsa hiçbir şey olmaz. Genel Merkezi temsil eder. Örgütler belediyenin üzerindedir. Belediye başkanları örgütlerin seçtiği kişilerdir bağımsız seçilmemişlerdir. Ama eğer bir parti bir belediye başkanı seçiyorsa o belediye başkanı partinin emrinde olmak zorundadır...”

        Yahu sevgili arkadaşım... Sevgili Berrin Hanım... İktidar Partisi kadrolarının “atama merakı”nın aksine, CHP’deki demokratik gelişimleri savunuyor ve örnek gösterir olsam da, henüz senin partinin, senin hayalini gördüğün noktalarda olmadığını da hatırlatmak zorundayım.

        Demokrasiyi unutma dönemi...

        Seçim sürecini geride bırakmış CHP’li belediye başkanlarından maalesef hiç birisi, parti örgüt üyelerinin veya delegelerinin eseri değildir. Sen, partinin en üst kurullarından birisinde görev aldığına göre, bundan sonraki seçimlere CHP adına girecek tüm adayların, örgütün onayından geçmiş kişilerden oluşmasını savunmak da sana ve senin gibi düşünenlere düşer. Türkiye’nin kurucu partisine, hala “atama adaylar”la seçime gitmiş olmak, atama yönetimler oluşturmak yakışmıyor.

        Görülüyor ki, eksiklikleri de olsa. CHP’nin örgütleri kendi yönetimlerini kendileri belirliyor, partiye kaydettiği üyelerin birer “tuzluk”tan ibaret olmadığını göstermeye çalışıyor. Darısı, “bir kişiye oy verdin mi, gerisine karışmayacaksın, kayıtsız şartsız biat içinde olacaksın”a çakılıp kalmış, demokrasiyi yaşamadan ziyade “unutma dönemine” girmiş İktidar partisi kadrolarının da seçimle iş başına gelmiş olmasına...

        Onların delegeleri de elbette “tuzluk ya da saksı” olsun diye partiye kaydedilmediğine göre...

        Diğer Yazılar