Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Şimdilerde bir yanda, ağır vergilerle bulanmış vatandaş kesesinden bol bol “neydi o günler” partileri veriliyor, devamında da “oldum şükür, erdim şükür” partileri gelecek. Tabii yine vatandaş vergileriyle... Ağırlayanlar mutlu, ağırlananlar mutlu...

        Saraylar geziliyor, “Vakit tamam, geliyorum, elinizi çabuk tutun talimatları” yağdırılıyor. 40 derece sıcakta 60 lira yevmiye ile çalışan vatandaşın, katık bulamadığı ekmek alırken bile ödemek zorunda bırakıldığı vergilerle...

        Bilirsiniz; kişinin kendini bilmesi, erdemlerin en yücesi, kemale (olgunluğa erişmenin zirvesi) olarak tarif edilir...

        Büyük Roma İmparatorluğu’ndan kalan, binlerce yıldır tekrarlanan bir hikaye vardır. Dengesi, bilgeliği, kendini bilmesi ile tanınan Sezar’a çevresindekiler hep “yarı tanrı” muamelesi yapar, adeta tapınırlarmış. Durumun farkında olan Sezar, yakın dostları ile sırrını şöyle paylaşmış; bunlar bana hep tanrı muamelesi yapıyor. Oysa her gün lazımlığımı döken adam, tanrı olmadığımı iyi bilir... “Müritlerinin uçurduğu şeyhler” gerçeği karşısında bizde de kullanılan bir yaklaşım vardır; bunların da altı delik değil mi?... Her iki yaklaşım da, tanrıların yemediği, içmediği, dolayısıyla tuvalete gitmediği inanışından kaynaklanmıştır.

        Geldiğin yeri asla unutma...

        Yüce insan Mevlana’nın, içinde bir ömür boyu “yüzülebilecek, düşünebilecek, kafa yorulacak kadar engin denizi Mesnevi”den bir hikaye atlatmanın, yukarıdakileri pekiştirme açısında tam yeri ve zamanı....

        Bir zamanlar Ayaz adlı bir köle varmış Taktir bu ya, köle bir gün Sultan Mahmut’un (Gazneli Mahmut: 971- 1030) kölesi olmuş.

        Sultan, köleyi taşıdığı asil karakteri nedeniyle çok sevmiş. Derken Sultan’ın öylesine itimadını kazanmış ki, bütün sultanlığın haznedarı tayin edilmiş ve en kıymetli mücevherler, taşlar ona emanet edilir olmuş.

        Bu gelişmeyi gören saraylılar ise durumdan rahatsızlık duymaya başlamışlar. Hasetlikleri ve kibirleri yüzünden basit bir köleye böyle bir mevki verilmesini, kendi rütbelerine çıkarılmasını hazmedemez hale gelmişler.

        Bu duygular içinde, özellikle Sultan’a yakın olanlar, köleden her gün şikayet etmeye, itibarını zedelemek için ellerinden geleni yapmaya başlamışlar.

        Bir gün Sultan’ın huzurunda bir saraylının diğerine şöyle dediği duyulmuş:

        - Köle Ayaz’ın sık sık hazineye gittiğini biliyor musun? Onun mücevherlerimizi çaldığından adım gibi eminim...

        Bunu duyan Sultan kulaklarına inanamamış. En iyisi işin aslını kendi gözlerimle göreyim, diyerek hazine dairesinin duvarına küçük bir delik açtırmış ve içeride olanları izlemeye başlamış.

        Köle Ayaz gelip sessizce içeri girmiş. Bir kenarda sakladığı küçük bohçayı öpüp başına koyduktan sonra açmış, içinden çıkan ve köleyken giydiği yırtık pırtık elbiseyi alıp aynanın karşısına geçmiş ve kendi kendine;

        *Bu elbiseyi giydiğin günler kim olduğunu hatırlıyor musun, diye sormuş ve devam etmiş; Bir hiçtin sen...

        Hepsi hepsi satılacak bir köleydin ve Allah Sultan’ın eliyle sana rahmetinde belki de hiç hak etmediğin nimetler lütfetti. Asla nereden geldiğini unutma. Çünkü mal-mülk insanın hafızasını uçurur, unutuluşlara sürükler. Şimdi sen de nimetçe senden aşağı olanlara kibirle bakma ve daima hatırla Ayaz hatırla!...

        Sultan’ın göz yaşları...

        Daha sonra giysiyi katlayıp bohçasına koymuş, ait olduğu yere koymuş, hazine dairesinin kapısını kilitlemeye hazırlanırken birden Sultan’la yüz yüze gelmiş.

        Sultan bir yandan Ayaz’ı izlerken, bin yandan da gözlerinden yaşlar süzülüyormuş. Boğazı düğümlenmiş, sesi kısılmış...

        Güçlükle, “Bugüne kadar mücevherlerimin hazinedarıydın, bundan sonra kalbimin de hazinedarısın. Bana, benim de önünde bir hiç olduğum kendi sultanımın önünde nasıl davranmam gerektiğinin dersini verdin” diyebilmiş...

        “Allah ülkemize geçmişini sürekli hatırlayan, kendini bilme erdemine erişmiş sultanlar, emaneti çar-çur etmeyen Ayazlar nasip etsin” diyelim ve hepinize sağlık içinde mutlu pazarlar dileyelim.

        Diğer Yazılar