Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Hamza Hamzaoğlu’nun gönderilmesine şaşırdım mı ?

        Hayır, hiç şaşırmadım. Çünkü bekliyordum...

        Kazakistan dönüşü özel haberini yaptığımız ‘Bize rapor ver’, ‘Hayır, vermem’ restleşmesinden sonra, ya o kendiliğinden istifa edecekti ya da onu ilk fırsatta göndereceklerdi. Adım gibi emindim...

        Başakşehir maçında alınan galibiyete rağmen yazdığım ‘Çekirgenin kaderi’ başlıklı yazıda da durumu özetlediğim gibi, çektiği restten geri adım atması ve sonrasında üst üste maç kazanması, sadece ona birkaç hafta daha süre tanıdı, o kadar. Sonrası malum... Hamza hoca Umut Bulut hakkında konuşmasa da, ‘Kaşının altında niye gözün var senin’ diye ilk fırsatta yine yollayacaklardı zaten. Umut, işin sadece bahanesi oldu!

        Hamzaoğlu’nun kulübede olmadığı maça büyük bir hırsla başlayan futbolcuların sahadaki halini görünce, aynı yazıdaki şu cümleler de aklıma geldi birden...

        ‘Futbolcu milleti cin gibi uyanıktır! Artık karşılarında güçsüz ve gidecek bir hoca olduğunun farkındalar. Bazıları alenen fişi çekmiş ve bu duruma göre oynuyorlar. Bundan sonra canları isterse oynayacak, canları istemezse hocalarını yakacak!’ Evet, cin gibiydiler gerçekten... Eğer bu maçta seyircinin istediği gibi coşkulu oynamazlarsa, okların kendilerine döneceğini iyi biliyorlardı. Öyle bir hırsla başladılar ki maça, bir ara yaptıkları o tiki-taka paslaşmaları görünce, Arena’da Galatasaray’ı değil de, Bernabeu’da Real Madrid’i 4-0 yenen Barcelona’yı izliyorum sandım! Gören de, Hamza hocanın gitmesine sevinmişler de ondan böyle oynuyorlar sanacak! Oysa aralarından bazıları bir üzüldüler, bir üzüldüler ki, şimdi nasıl üzüldüklerini yazsam, siz de oturup onlar gibi ağlarsınız diye gerçekten çok korkuyorum! Neyse dönelim biz maça... Tabii ki bu ekstra motivasyon gazı da sadece attıkları ilk gole kadar sürdü. 20 dakikadan sonra tekrar alışılageldik fabrika ayarlarına geri dönen oyuncular, bol bol hata yapmaya başladı. Burak Yılmaz’ın karşı karşıya kaldığı pozisyonda kaçırdığı gol Umut’u aratmazken, Hakan Balta’nın yaptığı inanılmaz hata saç baş yolduruyordu.

        İkinci yarıda ise kader resmen ağlarını ördü... Beraberlik golüne neden olan Rodriguez, Arena’nın Hamza Hamzaoğlu’nun adını bile unutan vefalı (!) taraftarları tarafından yuhalanmaya başlanmışken, tam da o esnada Podolski’nin attığı golün asistini yapıyordu. İşin ilginci, Taffarel de onu tam çıkarıyorken! Sonrası ise Rize maçının benzeri ve tam bir trajedi... Lige verilen aranın ardından, Galatasaray kaldığı yerden bu kez Hamza hocasız devam etti resmen... Önce 90+1’de Selçuk’la gelen ve G.Saray’la öne geçiren gol, sonrasında 90+3’te Eto’o’nun topuk pasıyla asisti ve Mbilla’nın maçın sonucunu ilan eden golü... Evet, sadece ligde son iki haftada sadece uzatmalarda yediği gollerle 5 puan veren cin gibi bir G.Saray takımı! Ve böyle bir ortamda, 3 dakika bile düşünmeden, takımının 3 kupalı hocasını bir çırpıda gönderen cin gibi bir G.Saray yönetimi!

        Diğer Yazılar