Habertürk
    Takipde Kalın!
      Günlük gelişmeleri takip edebilmek için habertürk uygulamasını indirin

        Galatasaraylı oyuncuların ortak bir karakteristik özelliği var. O da şu... Canları isteyince top oynuyorlar, canları istemedi mi yan gelip yatıyorlar. Ama asıl özellikleri ise bambaşka... Baktılar ki maçta iş sıkıya gidiyor ve seyirci tepkili, işte o zaman tıpkı ‘Bukalemun’ gibi renk değiştirip, bir anda fabrika ayarlarına geri dönüyorlar...

        Bu özellikleri ile sezon başından beri Arena’da onlara destek veren taraftarları da serseme çevirdiler. Bir gün şöyleler, bir başka gün böyle. Ne yaptıkları ya da ne oynadıkları belli değil! Başarılı oyunlarının da başarısız futbollarının da bir istikrarı yok. Gençlerbirliği maçında da bu böyleydi, diğer maçlar da böyle. İlk yarıda pozisyon bile bulamayan rezil bir takım, ikinci yarıda ise ciğerleri patlayıncaya kadar koşup mücadele eden bir başka takım. Peki bunlardan hangisi gerçek Galatasaray?

        Maçın 2-0’dan 3-2’ye gelmesinin sebepleri sadece bunlar değil elbette. Gençlerbirliği adına ilk yarıda harika bir oyun sergileyen Gosso’nun ikinci yarının hemen başında sakatlanarak çıkmasından da bahsetmek mümkün, takımı 2-0 geriye düştükten sonra çift forvete dönmeyi akıl edebilen sinyor Mancini’nin büyük taktik dehasından da!..

        Ama ben artık Mancini için yazacak tek bir kelime ya da yapacak tek bir yorum bulamıyorum! Tabii ki son iki yılı şampiyonlukla tamamlamış ve ezeli rakibinin elinden iki de Süper Kupa almış bir takımı bu hale getirmek kolay iş değil. Elbette, O da Türkiye’ye gelen her başarısız hoca gibi, bunun bedelini tazminat olarak alacağı milyonlarca euro (!) ile ödeyecektir, bundan bir şüphem yok! Ancak benim asıl merak ettiğim şu... Acaba Galatasaray’ı kişisel egoları uğruna bu durumlara sürükleyenler sezon sonunda ne yapacak? Söyledikleri gibi başarısızlığın faturasını gerçekten kendilerine mi kesecek, yoksa yine başkalarına mı?

        Diğer Yazılar